29 Eylül 2011 Perşembe

Üç Perdelik Cinayet (Three Act Tragedy)

Agatha Christie, Altın Kitaplar

Bir Hercule Poirot polisiyesi. Ünlü aktör Sir Charles Cartwright, sahneleri bırakmış, Cornwall sahilinde Karga Yuvası diye şahane bir villa yaptırmış, emekliliğin tadını çıkartmaktadır. O akşam bir kaç konuğuna yemek vermektedir. Kasabadan birkaç kişi, şehirden bazı meşhur konuklar ve Sir Charles'ın çocukluk dostu Doktor Bartholomew da yemeğe davetlidir. Herkes kokteyl içip eğlenirken, ansızın papaz efendi fenalaşır ve kimse ne olduğunu anlamadan oracıkta ölür.

Papazın ölüm nedeni kriz olarak açıklanır. Evsahibi Sir Charles ise bunun bir cinayet olduğundan emindir. Onu sadece kasabanın zeki ve hoş kızı Hermione ile yaşlı dostu Mr Satterthwaite ciddiye alırlar. Kısa süre sonra Doktor Bartholomew evinde verdiği yemekte aynı papaz efendi gibi içkisinden bir yudum alır ve oracıkta ölür. Aynı papaz efendi gibi onun da içkisinde zehir bulunmaz.  Sir Charles dostları Hermione ve Mr Satterthwaite ile cinayetleri araştırmaya koyulur.

Bu roman, Hollow Malikanesi ile aynı dertten muzdarip. Başta çok kısaca yemek davetinde karşılaştığımız Hercule Poirot, daha sonra biz kitabın ortalarına gelene kadar ortalarda görünmüyor. Charles Cartwright ve dostları çifte cinayeti çözmeye çalışıp kanıt peşinde koşarken, nihayet önceleri olayın cinayetin olduğuna inanmayan Poirot hata ettiğini kabul edip ekibe katılıyor. O zaman kadar bizim ekip oldukça ilerlemiş oluyorlar haliyle. Sonra da Poirot pıtır pıtır açıklıyor olayı. Tabii ki sürprizli bir final bizleri bekliyor.





28 Eylül 2011 Çarşamba

Hollow Malikanesi Cinayeti (The Hollow)

Agatha Christie, Altın Kitaplar

Bir Hercule Poirot polisiyesi. Angkatell ailesi ve dostları haftasonu için Lord ve Lady Angkatell'in Hallow malikanesinde toplanırlar. Yetenekli doktor John ve fazla zeki olmayan karısı Gerda misafirler arasındadır. Ailenin güzel ve karizmatik heykeltraşı Henrietta aynı zamanda John'un metresidir. Fakir uzak akraba Midge, zengin kuzen Edward'e aşıktır, Edward ise yıllardır Henrietta'yı umutsuzca beklemektedir. Diğer akraba genç David hepsinden nefret etmektedir. Aile gece yemekten sonra salonda otururken civardaki yazlık evlerden birini kiralamış olan ünlü aktris Veronica Cray salona girer ve kibrit ister. Kadını evine Doktor John götürür.

Ertesi gün o civarda yazlıkta oturan bir başka meşhur şahsiyet, dedektif Hercule Poirot, Lady Angkatell'in öğle yemeği davetine katılmak için Hollow malikanesine gelir. Bahçeye girdiği anda bir cinayete şahit olur. Doktor John havuz başında vurulmuş yatmaktadır. Karısı elinde silahla şaşkın şaşkın kocasının ölümünü izlemektedir. Ailenin diğer üyeleri de havuzun etrafına dizilmiş, bu manzarayı seyretmektedirler. Poirot karşısındaki sahneyi yapmacık bulsa da cinayet gerçektir, John ölmüştür. Poirot gerçeğin göründüğü gibi olup olmadığını incelemeye başlar.

Bu kitabı pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim çünkü roman daha çok Angkatell ailesi arasında geçiyor. Bu karakterleri ve aralarındaki ilişkileri okuyoruz, taa kitabın ortalarında sevgili dedektifimiz ortaya çıkıyor. Hani Poirot hiç Hollow köşküne gelmese, bu olay aile arasında çözülebilir, biz de gerçekleri sonradan öğrenebilirdik. Biraz sıkıldım açıkçası bu kitabı okurken. Okumasam da olur bir kitap.




27 Eylül 2011 Salı

Sonuncu Kurban (Dead Man's Folly)

Agatha Christie, Altın Kitaplar

Bir Hercule Poirot polisiyesi. Meşhur elmasever cinayet romanları yazarı Mrs Ariadne Oliver, Devon'daki Nasse malikanesine davet edilmiştir. Burada düzenlenecek panayırda insanları eğlendirmek için bir Cinayet Oyunu tertipleyecektir. Yani bir cinayet hikayesi yazacak, ipuçlarını malikane civarina yerleştirecek, bu ipuçlarını bulup doğru şekilde çözenler de cesedi bulacaklar ve cinayeti çözeceklerdir.  Mrs Oliver bu oyunu hazırlamaya başlar ancak kuvvetli önsezileri işin içinde bir tuhaflık sezmektedir. O da hemen eski dostu meşhur Belçikalı dedektif Poirot'yu Nasse köşküne davet eder. Mrs Oliver gerçek bir cinayet işleneceğinden korkmaktadır. Poirot'dan bunu önlemesini ister. Malikanedekilere de cinayet oyununda birinci gelecek kişiye ödülünü vermesi için Poirot'yu davet ettiğini söyler, böylece dedektifin gelişinden kimse şüphelenmez. Nihayet panayır günü bütün civar halkı malikanenin bahçesine doluşmuş oyunlar eğlenceler gırla giderken, Ariadne Oliver'in korktuğu başına gelir. Cinayet oyununda kurban rolünü oynamak için seçtikleri kasabalı genç kızın cesedini bulurlar. Peki dünyada tek bir düşmanı bile olmayan, içeriden kilitli kayıkhanede oturmuş bulunmayı bekleyen bu zavallı kızı kim, neden ve nasıl öldürmüştür ?

Konu itibariyle oldukça ilgimi çeken kitap olsa da genel olarak ortalama bir macera, Sonuncu Kurban. Cinayet oyununun romanda daha fazla yer almasını isterdim, olaylar bu oyun etrafında dönseydi belki kitap daha heyecanlı olabilirdi.

Kitabın güncel baskısı mevcut:



26 Eylül 2011 Pazartesi

Elmayı Yılan Isırdı (Hallowe'en Party)

Agatha Christie, Altın Kitaplar

Bir Hercule Poirot polisiyesi. Meşhur cinayet romanları yazarı Mrs Ariadne Oliver, arkadaşı Judith Butler'ın Woodleigh köyündeki evinde kalmaktadır. İki kadın, köy çocukları için düzenlenecek Cadılar Günü partisinin hazırlıklarıyla uğraşmaktadırlar. Küçük bir kız, Mrs Oliver'ın gözüne girmek için geçmişte bir cinayete tanık olduğunu iddia eder, kızı kimse ciddiye almaz. Ne var ki, parti gecesi küçük kızın cesedi kütüphanede bulunur. Çok üzülen Mrs Oliver hemen eski dostu Hercule Poirot'dan yardım ister. Küçük kızın gerçekten bir cinayete tanık olduğu doğru mudur? Yoksa herkesin yalancı olduğunu iddia ettiği bu çocuk yine hikaye mi uydurmuştur? O zaman niçin öldürülmüştür? Poirot ve Mrs Oliver köyde cinayeti araştırmaya başlarlar. hem kızın ölümünü aydınlatmaya, hem de kızın tanık olduğunu iddia ettiği geçmişteki olayın ne olabileceğini bulmaya çalışırlar.

Bu kitap bana oldukça şaşırtıcı geldi, çünkü daha önce Agatha teyzenin çocuk kurban seçtiğini görmemiştim, çocukları çekinmeden öldürmesi beklenmedik oldu. Finali de çok sürprizli olmamasına rağmen,  romanın son kısımda epey heyecanlandım, son sayfaları yutarcasına okudum. Bu sayfalarda Agatha teyzenin kurgu becerisi kendini göstermişti.

Ortalama bir Agatha Christie romanı. Kitabın güncel baskısı mevcut:







25 Eylül 2011 Pazar

Filler de Hatırlar (Elephants Can Remeber)

Agatha Christie, Altın Kitaplar

Bir Hercule Poirot polisiyesi. Ünlü cinayet romanları yazarı Ariadne Oliver, bir yazarlar konferansına katılır. Konferansın sonunda sevimsiz Mrs Burton-Cox yazarımızı yakalayıp vaftiz kızı Celia Ravenscroft hakkında yersiz sorular sorar. Celia'nın annesi ve babası uzun yıllar evvel bir uçurumun dibinde ölü bulunmuşlar ve ölümlerinin gerçek mahiyeti asla anlaşılamamıştır. Acaba adam karısını mı vurup intihar etmişti yoksa kadın mı kocasını öldürüp sonra kendini vurmuştu? Ariadne Oliver, vaftiz kızı Celia'nın gelecekteki mutluluğu için geçmişteki olayı incelemeye başlar. Tabii eski dostu, yaşlı dedektif Hercule Poirot'dan yardım istemeyi ihmal etmez.

Filler de Hatırlar, sondan bir önceki Poirot macerası. Kitapta daha önceki başka maceralara da atıfta bulunulmuş, Poirot eski hikayelerinden bahsettikçe hangisi olduğunu anlayıp seviniyorsunuz. Dedektifimiz artık oldukça ihtiyar ve kitabın büyük kısmında araştırmayı, koşuşturmayı, sorgulamayı Ariadne Oliver yapıyor. Poirot ise ilginç noktaları keşfedip gri hücrelerini çalıştırıyor. Yani buna daha çok bir Ariadne Oliver polisiyesi diyebiliriz. Kitabın ortalarında neler olabileceğini sezinlemeye başlıyorsunuz zaten. Sonunda gerçekleri bulanın Ariadne olmamasına şaşırdım doğrusu.

Kitabı ben sahaflardan buldum. Güncel baskısı da mevcut:




18 Eylül 2011 Pazar

Briç Masasında Cinayet (Cards On The Table)

Agatha Christie, Altın Kitaplar

Bir Hercule Poirot polisiyesi. Oldukça meraklı ve heyecanlı bir cinayet macerası. Londra'nın en zengin adamlarından egzantrik Mr Shaitana (ismi Şeytana diye telaffuz ediliyor:) 8 kişiyi yemeğe çağırır. Davetliler arasında Poirot, cinayet romanı yazarı Miss Oliver, Albay Race ve Baş Müfettiş Battle da bulunmaktadır. Yemekten sonra 2 gruba ayrılırlar. Dedektifler başka bir odada briç oynarken, diğer misafirler şömineli odada toplaşırlar ve Shaitana onlara arkasını dönerek şömine başına geçer, koltuğuna oturur. Oyunlar bittiğinde koltukta uyur görünen adamın öldürüldüğü anlaşılır. Yemeğe davet edilenlerden bir katildir ama hangisi? Poirot, dostlarıyla beraber şüphelileri sorgulamaya başlar.

Çok zevkli, sonu kocaman ters köşeli, harika bir Christie polisiyesi. Agatha teyzeyi seviyorsanız Briç Masasında Cinayet'i mutlaka okuyun.




17 Eylül 2011 Cumartesi

Cinayet Alfabesi (The ABC Murders)

Agatha Christie, Altın Kitaplar.

Bir Hercule Poirot polisiyesi. Mon ami Hastings Güney Amerika'dan kalkıp yaşlanmakta olan dostu Poirot'yu ziyarete gelmiştir. Poirot sıkkındır. İsimsiz, daktiloda yazılmış bir mektup almıştır ve mektubu gönderen meçhul kişi ayın 21'inde Andover'da cinayet işleyeceğini ilan edip Poirot'ya meydan okumaktadır. Mektup ABC diye imzalanmıştır. Poirot'nun korktuğu başına gelir, Andover'da Bayan Asher öldürülür. Ortada ne bir sebep, ne de makul bir şüpheli görülmektedir. Çok geçmeden Poirot'ya ikinci bir mektup gelecek ve Bexhill'den genç Miss Bernard cinayete kurban gidecektir. Poirot hiç karşılaşmadığı türden cani manyak bir katille başbaşadır ve katilin üçüncü cinayetine de engel olamaz. Churston'dan Mr Clark katilin üçüncü mektubunda bildirdiği gün ve saatte öldürülür...

ABC Cinayetleri okuduğum en sürükleyici Poirot maceralarından biri. Genellikle belirli bir mekanda;  malikanede, gemide, trende, tiyatroda; ne bileyim kütüphanede cinayet işlenir ve Belçikalı dedektifimiz maktülün yakınlarını, komşularını sorgulayarak gri hücrelerini çalıştırıp katili ilan eder. Bu kitapta farklı kasabalarda birbiriyle alakasız görülen insanlar öldürülürken Poirot bir sonraki cinayeti engellemeye çalışıyor. Sonunda yine şaşırtıcı biçimde katili ortaya çıkartan tabii Poirot oluyor. Romanın kurgusu akıcı ve cinayetin çözümü müthiş. Agatha teyzeden tam bir ters köşe geliyor bu kitapta. Çok beğendim.

Ben kitabımı sahaflardan almıştım, siz Altın Kitaplar'ın güncel baskısını bulabilirsiniz.



4 Eylül 2011 Pazar

Kar Melekleri (Snow Angels)

James Thompson - Ephesus Yayınları

Bir Dedektif Vaara polisiyesi. Noel yaklaşmaktadır ve Finlandiya'da kaamos dönemidir, yani günışığının görünmediği, ısının -40'larda dolandığı karanlık mevsim. Depresif Finliler bitmek bilmeyen karanlıktan bunalıp kendilerini alkole vururken, küçük kasabasında güvenliği sağlamaktan sorumlu Dedektif Vaara iğrenç bir cinayet vakası ile karşılaşır. Gencecik ve olağanüstü güzellikte bir Afrika göçmeni olan aktris Sufia korkunç şekilde öldürülmüştür. Noel zamanı olduğundan ekibin çoğu izinlidir ve Dedektifin acilen vakayı çözmesi gerekmektedir.

Kar Melekleri öncelikle Finlandiya'da geçtiği için ilgimi çekti, okuduğum polisiyelerin çoğu Amerikan tarzı olduğundan, farklı bir coğrafyada, değişik kültürde insanlar arasında geçen bir macera okumak zevkliydi. Cinayetin ve takib eden otopsinin anlatıldığı sayfalar oldukça açık ve kanlı yazılmıştı; bu konularda hassas olanların dikkat etmesinde fayda var. Bunların dışında olağanüstü bir tarafı yok kitabın, yani ne cinayetin sebebi, ne vakanın çözülüşünde insanı fazlasıyla meraklandıran, heyecanlandıran bir unsur göremedim. Ama sıkıcı bir yanı da yoktu, bir oturuşta bitirdim. Orta karar bir polisiye diyebiliriz sanırım.

Dedektif Vaara karakterini ve olayların Finlandiya'da geçmesini sevdiğim için, yayınevi bu kahramanın diğer macerasını (Lucifer's Tears) yayınlarsa alırım ve okurum.


3 Eylül 2011 Cumartesi

Aklından Bir Sayı Tut (Think of a Number)

John Verdon, Koridor Yayınları


Bir Dave Gurney polisiyesi.

Aklından Bir Sayı Tut, bir süredir çok satanlardan inmeyen, bir anda popüler olan bir roman. Son derece ilgi çekici konusuyla merak uyandırıp kendini aldıran bir kitap aynı zamanda. Kitabı okuyup bitirdiğimde ise CNBC-e kanalında bir polisiye izlemişim hissi kaldı bende. Yani kötü değildi, ama bunca zaman çok satan listesinde duracak kadar şahane bir kitap olduğunu da söylemem.

Kahramanımız oldukça zeki, emekli cinayet dedektifi Dave Gurney, çözdüğü vakalarla adeta bir efsane olmuş teşkilatta. Şimdi emekli olup karısının hayalindeki taşra evinde sakin bir hayat sürmeye çalışsa da işinden bir türlü kopamıyor. 25 yıldır görüşmediği eski bir okul arkadaşı Dave'i görmeye gelince adamcağız ister istemez kendini yeni bir cinayet vakasının içinde buluyor.

Dave'den yardım isteyen arkadaşı tuhaf bir mektup almıştır, el yazısı ile yazılmış mektupta arkadaşından aklından bir sayı tutması istenmiş ve mektubu gönderen bu sayıyı tahmin etmiştir, hem de doğru olarak. Peki ama kim bir adamın aklından tutacağı sayıyı tahmin edebilir ki? Arkadaşı merak ve endişeden kıvranırken Dave kafasını çalıştırmaya başlar, kısa süre sonra da kendini bir seri cinayet davasında bölge savcısına yardım ederken bulacaktır.

Kitap baştan sonra orta tempoyla devam ediyor, tempo düşmüyor, yükselmiyor. Okurken hiç sıkılmadım ama heyecandan kendimden de geçmedim. Belki kahramanımızın orta yaşlı olmasıyla ilgilidir bu durum:) Kitapta benim en sevdiğim karakter ise Dave'in olağanüstü zeki karısı Madeleine oldu. Ben editör olsam yazarı ikna edip bu harika kadını biraz daha olayın içine sokar, adeta karı koca bir ekip yaratıp cinayatleri tümden bunlara çözdürürdüm.

Kitapta olaylar gayet düzgün ilerliyor, bir cinayet vakası ve vaka üzerinde çalışan Amerikan polis teşkilatının birkaç gününe tanık oluyoruz, o yüzden Amerikan dizisi izlemiş tadı aldım kitaptan. Ama dediğim gibi çok kötü bir tad değil bu. Finalde herşeyi gayet mantık çerçevesinde çözüp açıklaması ile yazar ayrıca takdirimi kazandı, sağolsun paranormal saçmalıkların yeri yoktu kitapta.

Eli yüzü düzgün, orta karar bir polisiye.





2 Eylül 2011 Cuma

Uyuyan Güzel (Sleeping Beauty)

Ross Macdonald, Bilge Kültür Sanat Yayınları

Uyuyan Güzel, Kenneth Millar'ın Macdonald takma adı altında yazdığı Lew Archer polisiyelerinden biri. Kitap 1973'de yayınlanmış, Lew Archer'in diğer maceralarının hemen hepsi ise 1950'ler ve 60'larda yazılmış. Ama kitapta hiçbir şekilde eskimişlik, demodelik, bayatlık yok. Hatta öykü içinde bazı tarihlerden bahsedilmese kitabın günümüzde geçmediğini bile anlamayabiliriz. O denli modern ve sağlam bir dili var eserin.

Lew Archer enteresan bir adam, bu tarz maço dedektiflerde görmeye alışık olmadığımız duyarlı tarafları var; boş tarlalar arasında güneş altında yürümekten zevk alan,  etrafta uçuşan kuşların sesinden hoşlanan, okyanusa sızan ve deniz kuşlarını öldüren petrolden rahatsızlık duyan bir dedektif Archer..

Archer'ın macerası da böyle çevreci bir duyarlıkla başlıyor zaten. Los Angeles kıyılarında bir petrol platformunun denize petrol sızdırdığını gören Archer sahile gittiğinde dengesiz bir kadınla karşılaşır.  Laurel, petrol kuyusunun sahibi olan zengin ve nüfuzlu Lennox ailesinin kızıdır. Lew Archer yardımcı olmak için kadını kendi evine götürür, kadın kocasını arar ama kocası onu almaya gelmez. Laurel, banyodan Archer'ın uyku haplarını çalarak sırra kadem basar. Kendini sorumlu hisseden duyarlı dedektifimiz esrarlı Laurel'in peşine düşer. Laurel'e sırılsıklam aşık görünen kocasını ve kadına fazlasıyla düşkün zengin ailesini sorgulamaya başlar. Olay birden çetrefillenir.

Lew Archer, Laurel'i bulmak için şehirde dolanırken biz de onunla geziyoruz. Birkaç cümleyle tarif edilen tüm karakterler kafamızda capcanlı beliriyor. Başta bir aile etrafında gelişen olaylar, finale doğru şahane bir şekilde karışıyor ama gelişmeler gayet mantıklı ve sonunda uçlar birbirine mükemmelen  bağlanıp biz herşeyi anlayana kadar suçlu ortaya çıkmıyor.

Sade, klasik, maskülen bir polisiye. Öyle Hercule Poirot gibi oturduğu yerde düşünerek değil; habire ipucu peşinde koşturup insanları sorgulayan, gayet hareketli, oldukça da insancıl bir dedektif Lew Archer. Yayınevi Archer'ın başka maceralarını da yayınlamış. Hepsini alıp okuyacağım. Polisiyeseverler kaçırmasın.

Bilge Kültür Sanat'ın yayınladığı diğer Lew Archer polisiyeleri:

Kara Para
Canlı Hedef
Ölümcül Sır


Is This The Real Life : The Untold Story Of Queen

Mark Blake, Aurum

Efsanevi rock grubu Queen, bu sene 40. yılını kutluyor. Ne yazık ki son 20 yıldır grubun yarısı eksik, Freddie öldü ve John kendini emekliye ayırdı. Geriye kalanlar Brian ve Roger, 40 yıl önce Smile grubundan koparak Queen'in temelini oluşturan ikili olsalar da, Queen ile ilgili herşey hala Freddie'nin etrafında dönüyor.

Bu kitap grubun tamamı üzerinde yoğunlaşıp müziksever 4 gencin nasıl olup da dünyanın en büyük rock grubu haline geldiğini anlatıyor. İlk 100 sayfa Brian, Roger, Fred ve John'un çocukluk ve gençliklerinde kurdukları, katıldıkları ve ayrıldıkları tüm gençlik gruplarından bahsediyor. Oldukça detaylı bilgiler verilmiş, o kurulup dağılan acemi gruplardan elemanlar ile konuşulmuş. Kim kiminle hangi barda, hangi okul partisinde hangi şarkıyı çaldı iyice araştırılmış.

Kitabın ilerleyen kısımları benim için çok daha akıcıydı; grup kurulduktan sonra gençlerin çaresizce kayıt yapma çabaları, ilk albümlerin ortaya çıkış süreçleri, kariyerlerinin ilerleyişi ve en başından itibaren rock yıldızı gibi yaşayan Freddie'nin dehşet partileri hakkında yazarın araştırmalarını okumak zevkliydi. Yazar kitabı Freddie'nin ölümü ile bitirmeyip, Wembley'deki anma konserini, Made In Heaven zamanlarını da anlatıp geçen senelerdeki Queen + Paul Rodgers birlikteliğine kadar incelemiş.

Bu kitapta anlatılanların hemen hepsini başka yerlerde okuduk, belgesellerde izledik. Freddie'nin Zanzibar'daki çocukluğu ve Hindistan'daki yatılı okul yıllarını yıllar önce Rudi Dolezar'ın (bu kitapla aynı adı taşıyan) The Untold Story isimli belgeselde öğrenmiştik. Yazar işte tüm bunları, röportaj alıntılarını, araştırma bilgilerini bir araya toplayıp derli toplu bir biyografi ortaya çıkartmış ama açıkçası ben biraz ruhsuz buldum kitabı. Okurken sürekli "ben bunu başka bir yerde izlemiştim/okumuştum" demekten kendimi alamadım.

Mick Rock'ın Classic Queen kitabı bence eksik olan o ruha sahip olan, daha tercih edilesi bir Queen kitabı.