31 Aralık 2011 Cumartesi

Mefisto Kulübü (The Mephisto Club)

Tess Gerritsen, Doğan Kitap

Bir Jane Rizzoli polisiyesi. Rizzoli & Isles serisinin altıncı kitabı.

Siliniş'te yükselmeye başlayan tempo, serinin altıncı kitabında azalmadan devam ediyor. Bu maceralarında Dedektif Rizzoli ve Doktor Isles bilmedikleri sulara yelken açıyorlar ve insanlık tarihi kadar eski bir kötülükle mücadele etmeye çalışıyorlar : Şeytan'ın ta kendisi. Şeytanı ya da yeryüzündeki iblisleri avlamayı amaçlayan, son derece güçlü bir grup bu maceralarında Rizzoli ve Isles'ı destekliyor. Kendilerine Mefisto Kulübü diyen bu insanlar kendilerini şeytanı bulmaya, mistik olaylara, kadim sembollere adamışlardır. Bir toplantı gecesinde kapılarına vahşice katledilmiş bir ceset bulurlar. Kahramanlarımız olayı polisiye yöntemlerle çözmeye çalışırken, Mefisto kulübü metafiziğe yönelir. Saldırılar devam edip kulüp üyelerine sıra gelmeye başlayınca, geçmişte yaşanmış karanlık olayların üstü açılacak, nihayet cinayetlerin ortak noktası ortaya çıkacaktır.

Mefisto Kulübü'nde katilin cinayet mahallerine bir takım semboller çizmesi, kulüp üyelerinin bu sembolleri anlamlandırıp dedektiflere yardımcı olmaya çalışması bana biraz Da Vinci Şifresi'ni anımsattı. Tabii bu benzerlikten şikayetim yok, mistik konular kitabın çekiciliğini arttırmıştı bence.

Mefisto Kulübü oldukça zevkli bir polisiye, sembol bilimle tatlandırılmış, paralel kurgu ile hem Jane'nin macerasını hem de İtalya'da nefes nefese bir kovalamacayı anlatıyor. Serinin Cerrah'dan sonraki en sevdiğim kitabı bu oldu.



25 Aralık 2011 Pazar

Siliniş (Vanish)

Tess Gerritsen, Martı Yayınları

Bir Jane Rizzoli polisiyesi. Rizzoli & Isles serisinin beşinci kitabı.

Kahramanlarımızın yeni macerası yine morgda Doktor Isles'ın başına gelen tüyler ürpertici bir olayla başlıyor. Yoğun ve de yorgun doktorumuz, rapor yazarken son incelediği cesede dair ufak bir detayı anımsayamaz ve morga iner. Morgda az önce kesip biçtiği cesedi kontrol ederken başka bir ceset tuhaf sesler  çıkartmeya başlar. Maura Isles'ın en büyük kabusu gerçek olmuş, ölü diye getirilip morga konan genç bir kadın canlanmıştır. Maura kadını ceset torbasından çıkartıp acil servise yetiştirir. Birkaç gün sonra kadın hastanede terör estirip rehinelerle kendini içeri kapatacaktır. Bilmediği ise rehinelerden birinin esaslı cinayet masası dedektifi Jane Rizzoli olduğudur.

İkiz Bedenler'e nazaran Siliniş'i daha çok beğendiğimi söyleyebilirim. Kafasının dikine giden inatçı Rizzoli'yi olay üstünde izlemek zevkliydi. Serinin önceki kitapta düşen ivmesi bu kitapta yeniden yükselmişti. Tek sıkıntım fazlasıyla uzatılmış final oldu, kitabın son kısmı bence gereksiz yere uzundu, bitmek bilmedi bir türlü, ters köşelerden köşe beğeneyim derken heyecanını, anlamını kaybetti benim için.


18 Aralık 2011 Pazar

Kodeks (The Codex)

Douglas Preston, Artemis Yayınları

Kodeks konusuyla ilgimi çekmiş, okumayı çok istediğim bir romandı. Tropik ormanlarda müthiş bir hazinenin peşinde koşan bir grup maceraperestin öyküsü olarak özetleyebiliriz konuyu. Sonuç beklediğim gibi çıkmadı maalesef.

Maxwell Broadbent, profesyonel bir hazine avcısı, bir mezar soyguncusudur. Ömrü boyunca yasa dışı antikalar, paha biçilmez parçalar toplayarak muazzam bir servetin sahibi olmuştur. Kanser hastalığına yakalandığını öğrenince bütün hazinesi toplayıp kaçar ve bilinmeyen bir yere hazinesi ile kendini gömdürür. Geride kalan 3 oğluna imkansız bir görev bırakır. Oğlanlar, babalarına layık birer evlat olduklarını kanıtlamalı, Maxwell'i ve hazinenin gömüldüğü yeri bulmak zorundadırlar.

Kitap açıkçası hayal kırıklığı oldu benim için. Adeta çakma bir Indiana Jones filmi gibiydi, bu kitapta yazılan herşey, daha önce filmlerden  izlediğimiz bildik türde maceralar idi, hele bir köprü kısmı var ki, bildiğin Indiana Jones and the Temple Of Doom'daki köprü sahnesinin kopyası. Şaştım kaldım.

Tropik ve de egzotik ormanlarda, bir yanda tabiatla beri yanda kötü adamlarla mücadele ederek hazine peşinde koşan bir grubun hikayesini okumak istiyorsanız bu kitap sizin için yazılmış. Ancak çok özgün veya yaratıcı bir roman beklememek lazım. Orta karar bir kitap.


9 Aralık 2011 Cuma

Abdülmecit, İmparatorluk Çökerken Sarayda 22 Yıl

Hıfzı Topuz, Remzi Kitabevi

Abdülmecit'i 2 sene önceki Tüyap Kitap Fuarı'ndan almış ama bir türlü okumamıştım. Bu seneki fuara gitmeden evvel, artık ayıp olmasın diye okuyup bitirdim. Kitabı okuduktan birkaç gün sonra bu padişahın mecliste anıldığını, ölümünün 150. yılı anısına Dolmabahçe Sarayı'nda bir sempozyum düzenlendiğini görünce de zamanlamama çok şaşırdım. Tam gündeme uygun bir okuma yapmışım demek ki:)


Eğer Hıfzı Topuz'un Meyyale, Taif'te Ölüm, Paris'te Son Osmanlılar romanlarından birini okuduysanız; yazar bu kitapta aynı romantik uslubu devam ettirmiş. Gayet yumuşak, sapsade bir anlatım; ana kahramanın hikayesinde yer alan yan karakterlerin ibretlik öyküleri, bol bol harem masalları ile örülmüş bir kitap elimizdeki. Abdülmecit'in hayatındaki belli başlı dönüm noktalarına değinirken ağırlıklı olarak harem olaylarına, padişahın birbiri ardına yaşadığı aşklara, kadın maceralarına yer veriyor. Bence bu alana kaymayıp ne bileyim bir Dolmabahçe Sarayının nasıl inşa edildğine bile yer verse daha başarılı olabilirdi. Kitaptan bende kalan, padişahın kadınlardan başını alamayan, nazik ve sevilen bir adam olduğu sadece. Fazla harem ağırlıklı yazıldığını düşünüyorum eserin.

Harem, cariye, aşk meşk konularıyla ilgiliyseniz okunabilir. Bir Osmanlı sultanı olarak Abdülmecit hakkında okumak istiyorsanız bu kitap doğru seçim değil.



7 Aralık 2011 Çarşamba

Nil'de Ölüm (Death On The Nile)

Agatha Christie, Altın Kitaplar

Bir Hercule Poirot polisiyesi. Nil'de Ölüm, Agatha Christie'nin en meşhur romanlarından biri. Nil Nehrinde egzotik ve de havalı bir seyahat esnasında işlenen cinayetler; renkli karakterler, ateşli Jackie ve beklenmedik çözümüyle, okunması gereken Christie romanlarının başında gelenlerden biri.

Linnet Ridgeway, büyük mirasa konmuş, zengin genç ve çok güzel bir kadındır. Çocukluk arkadaşı Jackie onu ziyarete geldiğinde Linnet'den bir iyilik ister : Acaba Linnet, Jackie'nin tutkuyla sevdiği nişanlısı Simon'a iş verebilir mi? Linnet, Simon'ı malikanede işe alır, gel zaman git zaman Simon güzel ve büyüleyici Linnet'e aşık olur,  Jackie'yi terk eder ve ikisi evlenirler.

Simon ve Linnet uzun bir balayı gezisine çıkarlar. Ne var ki aşktan gözü dönmüş, tutkuyla gözleri kararmış Jackie, gittikleri her yerde çiftin karşısına çıkarak asaplarını bozmaya başlamıştır. Nihayet Mısır'a gelen çifti takip eden Jackie, karı kocanın takipten kurtulmak için bindikleri Nil gezisi gemisinde karşılarına çıkar. Gemide birbirinden renkli tipler yolculuk etmektedir, tabii bunlarından başında meşhur dedektif Hercule Poirot yer almaktadır. Jackie'nin ümitsiz haline acıyan dedektif, genç kadına takibi bırakıp evine dönmesini öğütler ama Jackie yaşlı adamı dinlemez. Sonunda bir gece korkunç cinayet işlenir. Ama olaylar hiç de beklendiği gibi gelişmemiştir. Poirot lüks gemide kimliği belirsiz katilin peşine düşer.

Ben sahaflardan aldığım eski basımı okudum. Kitabın güncel baskısı da mevcut tabii ki:







5 Aralık 2011 Pazartesi

Suç, Bir Ceza Avukatından Gerçek Hikayeler (Verbrechen)

Ferdinand Von Schirach, NTV Yayınları

Suç, 2011'in en meşhur kitaplarından biri. Nisan ayında çıkmıştı, ben de Mayıs'ta alıp okumuştum ama nedense buraya yazmamışım. Halbuki Suç, kesinlikle bahsedilmeyi hakeden müthiş bir kitap.

Kitabın yazarı bir savunma avukatı; meslek hayatı boyunca akla hayale gelmedik suçlarla karşılaşmış. Bazen masumları, bazen de suçluları savunmuş. Sonunda bu gerçek hikayeleri oturup yazdığında ortaya çıkan kitap çok şaşırtıcı. Vakaların gerçekten yaşanmış olması dehşete düşürüyor insanı, neler oluyor şu hayatta diyoruz okurken. Neredeyse filmlerde, romanlarda görebileceğimiz inanılması güç olaylar, gerçekten yaşanmışlar ama! Yazar bu olayları salt kendi tarafından, hukukçu açısından anlatmamış; sanığın yaşadığı durumları sanki oradaymışçasına hikayelendirmiş;  suçun gerisinde yatan sebepleri ortaya koymaya çalışmış. Sonuçta bir çırpıda okunan, çarpıcı bir kitap çıkmış ortaya.

Kitabı Mayıs ayında okuduğum halde hala aklımdan çıkmayan 2 hikaye var. Biri müzede unutulan raptiyeli bekçi; diğeri de Irina ile şişman, ölü adam. Adaletin sağlanışı açısından bu iki hikaye beni özellikle etkilediler.

Eğer hala okumadıysanız kaçımayın derim.

Kediler ve Kitaplar'da Çavlan'ın Suç üzerine nefis yazısını da buradan mutlaka okuyun.. O yazıdan sonra hemen koşarak almıştım kitabı:)




3 Aralık 2011 Cumartesi

Kedilere Dair (On Cats)

Doris Lessing, Metis Yayınları

Nobel ödüllü yazar Doris Lessing, ömrü boyunca kedilerle yaşamış. Çocukluğunu geçirdiği Afrika'daki çiftlikte onlarca evcil ve yabanıl kediler; Londra'da yaşamaya başladıktan sonra eve gidip gelen, uzun yıllar yazarımız ve ev ahalisiyle beraber yaşyan kediler, sadece bir kaç sene  ortada görünenler, doğuranlar, kaçanlar, geçici olarak bakılanlar... Doris Lessing bütün bu kedileri müthiş yazar yeteneği ve sonsuz kedi sevgisiyle gözlemlemiş, sonra da her birinin hikayesini bu kitabı oluşturan hatıralarında anlatmış. Yıllar boyu gelip geçen kedilerin her bir diğerinden farklı, yazarımız da onları nevi şahsına münhasır bireyler olarak görüyor zaten, her pisinin kişiliğini özenle anlatıyor, tabii güzelliklerine hayran kalmaktan da geri durmuyor. Ah kedi diye tapınıyor onlara, güzel kedi, ipek kedi, kelebek patili kedi...

Kedi sevmeyenlerin mutlaka okuması gereken bir kitap, böylece kedi kedi diye neden dellendiğimizi biraz anlayacaklardır:) Kedi sevenler benim gibi ağlayarak okuyacaklardır zaten. Zira bir kediyle yaşamış olan herkesin başından geçmiş olabilecek işler bu hatıralarda anlatılanlar; doğumlar, ölümler, hastalıklar, sakatlıklar, acılar ve kedinin bitmek bilmeyen antikalıklarından duyulan müthiş zevk:)

Edebiyat severlerin Doris Lessing'in dilinden, şahane gözlemlerinden nefis bir tat alacaklarına inanıyorum.

Benim için bu yıl okuduğum en güzel kitaplardan oldu "Kedilere Dair". Çok severek tavsiye ediyorum.

"Kedileri tanıyıp, hayat boyu kedilerle birlikte olunca geriye insanlara karşı duyulandan çok farklı bir hüzün tortusu kalıyor: Onların çaresizliği karşısında çekilen acı, hepimiz adına duyulan suçluluktan oluşan bir tortu."



İkiz Bedenler (Body Double)

Tess Gerritsen, Martı Yayınları

Bir Jane Rizzoli polisiyesi. Rizzoli & Isles serisinin dördüncü kitabı.

İkiz Bedenler, gerçekten insanın ağzını kurutacak bir olayla açılıyor. Meşhur Adli Tıp doktoru, Ölüm Kraliçesi lakabıyla tanınan güzel ve soğuk Maura Isles, Paris'e bir konferansa gitmiştir. Gece vakti, yorgun argın evine döndüğünde, mahallesinin polis kaynadığını, evinin önüne olay yeri şeridi çekildiğini görür. Dedektif Rizzoli, doktora hayalet görmüş gibi bakmaktadır. Nihayet ısrarlarına dayanamayıp olan biteni doktora anlatırlar. Maura'nın evinin önünde bir kadın öldürülmüştür. Kadın Maura'nın tıpkısıdır, öyle ki herkes onu doktor zannetmiştir. Maura maktülün otopsisine girer. Otopsi masasında bir dehşet sahnesi yaşanır, doktor adeta kendi kendini kesip biçmekte, kendi vücudunu parçalayıp iç organlarını çıkarmaktadır. Evlat edinilmiş olan Doktor Isles varlığından haberdar olmadığı ikiz kardeşini bulmuştur! Rizzoli ve Isles, esrarlı kadının cinayetinin peşine düşerler.

İkiz Bedenler'de, ekibimizin ibresi biraz daha Doktor Isles'a kayıyor. Hikaye onun üzerinden daha ağırlıklı anlatılmış. Rizzoli'nin biraz ağırdan almasının da sebebi var tabii, makul bir bahanesi olduğu için bu sefer kızmıyorum ama gelecek maceralarda lütfen artık eski acar, ateşli Rizzoli olarak geri dönmesini bekliyorum.

Martı Yayınları'nın çevirisini özensiz ve dağınık buldum. Bu kitaptan sonraki  5. macera Siliniş de Martı'dan çıkmış ne yazık ki, sonraki 2 macera ise çok şükür Doğan Yayınları'nda. Gerçekten Martı'nın bastığı kitaplar bitsin diye beklemekteyim. Tess Gerritsen'e Doğan Kitaplar yakışır.

Seriye devam etmek isteyenlere tavsiye edilir.