30 Nisan 2013 Salı

Gelinler ve Nedimeler (Bridesmaids)

Jane Costello, Artemis Yayınları

Geçenlerde canım sıkkındı, marketten yoğurt, ekmek filan alırken 5 liralık kitapları gördüm. Baktım en üstte chick-lit tabir ettiğimiz romantik komediler, kaptım hemen bir tanesini. Eve gelir gelmez de okudum, pek eğlendim okurken.

Evie Hart pek kafa dengi bir arkadaşımız, kızçeler grubu var; şehvetli Valentina, şişko Charlotte, zengin Georgia ve dağınık Grace. Kızlar pıtır pıtır evlenmeye başlayınca Evie kendini arka arkaya nedime olarak buluyor. Tabii romantik komedi gereği, ilk düğünde süper yakışıklı Jack ile karşılaşıyor ama adamın karşısında başına sürekli komik rezil şeyler geldiği için habire yerlerin dibine geçiyor falan filan. İşte tam klasik bir komedi, ama güldüm ben okurken, başarılıydı. Sonu biraz alelacele gelmiş olsa da ohh iyi ki okumuşum dedim. Ama 5 liraya aldığım için değdi, yoksa 22 Lira da verilmez herhalde.

Gülüp eğlenmek için ideal. Tavsiye olunur.


29 Nisan 2013 Pazartesi

Gizemli Benedict Derneği 2 : Tehlikeli Yolculuk

Trenton Lee Stewart, Pegasus Yayınları

Gizemli Benedict Derneği'nin ilk macerasını okuduğumda, Pegasus Yayınları bu serinin devamını getirmez diye çemkirmiştim. Beni utandırdılar, serinin devamını basmaya devam ettiler. Bana da alıp okuması düştü tabii.

Kahramanlarımız Reynie, Kate, Sticky ve Constance; ilk maceradan tam bir yıl sonra tekrar tekrar buluşurlar. Ne yazık ki Bay Benedict kaçırılmış, çocuklara sırlarla dolu ipuçları bırakmıştır. Bizimkiler ipuçlarını çözerek bay Benedict'in peşinde ummadıkları maceralarla dolu bir serüvene atılırlar.

Tabii ki çabucak okunan, eğlenceli, hafif bir roman Tehlikeli Yolculuk. Eski çocuk romanlarına duyduğum özlemi bir nebze olsun yatıştırıyor. Yine de bu sefer çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Çocuklar pek akıllı, çok fazla mantık yürütüyorlar. Alttan alta habire moral değerler pompalanıyor. Bense veletlerin fazla düşünüp taşınmadan sadece serüven yaşamalarını istiyorum. Ahlaki değerleri de boşver gitsin. Anamızdan babamızdan öğreniyoruz onları, kitabın tadını kaçırmaya lüzum yok.

Üçüncü macera da yayınlanmış. Onu da alıp okuyacağım:) Aferin Pegasus, bu sefer serinin içine etmemeyi başardınız:)





28 Nisan 2013 Pazar

Ruhi Mücerret

Murat Menteş, April Yayıncılık


Eğlenceli kapağı ile dikkatimi çeken Ruhi Mücerret'in adını sık sık duyunca alıp okumaya karar verdim. Kitabın başları hoşuma gitti. 100 yaşına gelmiş, ailesinden bir sürü insan gömdüğü halde kendi ölememiş son İstiklal Harbi Gazisi Ruhi Mücerret'in maceraları, en başta delişmen ve çok çılgınca idi. Kahramanımızın her fırsatta "ve mezar taşıma şunu yazdırmaya karar verdim", "sonuçta mezar taşıma bunu yazdıracağım" vs vs demelerini sevdim, hatta her birinin altını çizdim.

Kitap ilerledikçe maalesef beni boğmaya başladı, fazla düşük çeneli mi desem nasıl ifade etsem bilemiyorum. Çok ve fakat boş konuşuyordu bu kitap bence. Uzadıkça sıktı, sonlara doğru Civan Kazanova anlatmaya başlayınca biraz daha tahammül edilebilir oldu. Finalde ise "ohh şükür bitti" hissiyle ayrıldım bu kitaptan.

Bence Murat Menteş,  bir Alper Canıgüz hiç değil.



23 Nisan 2013 Salı

Kıyamet Kitabı (Doomsday Book)

Connie Willis, İthaki Yayınları

Zamanda yolculuk teması her zaman ilgimi çekmiştir. İthaki yayınları Ortaçağa yolculuk eden bir tarihçi hakkında roman yayınlayınca hemen alıp okudum tabii. Çarpıcı kapağın da etkisi oldu seçimimde.

Kitabın maşallahı var, 600 sayfaya yakın. Fakat ne olacak diye merakla, hiç bırakmadan okudum. Olaylar 2054 yılı sonunda İngiltere'de başlıyor. Gelişen teknoloji zamanda yolculuk etmeyi olanaklı kılmış. Ama kimse Ortaçağ'a gitmemiş henüz. Gencecik tarihçi Kivrin, herşeyi göze alıp insansız deney yapılmasını dahi beklemeden kendini 1320'ye göndertiyor. Bu tarihte henüz ortada Avrupa'nın yarı nüfusunu yok eden veba salgını başlamamış, o yüzden daha güvenli olacağını düşünüyorlar. Tabii ne geçmişte, ne günümüzde olaylar beklendiği gibi gidiyor.

Roman 1992'de yazılmış.Yazarımız 2054'de zaman yolculuğu olacağını hayal etmiş ama cep telefonu olabileceğini düşünememiş. Kitabın günümüzde geçen kısmında bitmek bilmeyen bir telekomünikasyon problemi var. Sürekli birileri başkalarını arayıp ulaşamıyor. hatlar kesiliyor, insanlar evlerinde durmuyor ve bulunamıyorlar. Bu yüzden olay çözülemiyor. Telefonlar görüntülü ama telesekreterleri yok:)) Hatta kahramanımız odasına adam dikip mesaj gelirse almasını istiyor. 2054'deyiz yahu! Bebelerin bile cep telefonu varmıştır eminim:)) O noktada biraz sıkıcı olabilir yani kitap. (Ben sıkılmadım)

Kitabı, Ortaçağ'a giden Kivrin'in macerası olarak okudum, bilimsel ya da fütüristik-fantastik bir tarafı yoktu benim için. Gerçekten çok zevkli bir okumaydı benim adıma. Çünkü önceden de söylediğim gibi çok akıcı ancak biraz fazla detaylı anlatılmış olaylar. Olayların geçtiği 2 haftalık zamanı gün gün, an an yaşıyoruz. Üstelik de etkilendim ben, veba salgını hakkında o kadar çok şey anlatılıyor ki, hapşıran birini gördüğümde aklıma korkunç şeyler gelmeye başladı:)

Özellikle Ortaçağ merakınız varsa mutlaka okuyun derim. Ben çok keyifle okudum.



2 Nisan 2013 Salı

İstanbul Son Perde (Istanbul Passage)

Joseph Kanon, Epsilon Yayınları


Uzun zamandır, İkinci Dünya Savaşı döneminde Istanbul'da geçen bir roman okumak istiyordum. Türkiye savaşa girmediği için şehirde her memleketten casus cirit atıyormuş o dönemde. Nihayet karşıma Istanbul Son Perde çıkınca şahin gibi üzerine atladım.

Kitabımız savaşın bitişinin arkasından başlıyor aslında. Casuslar İstanbul'u terketmeye başlamış, şehri boşalmaktadır. Amerikan İstihbaratı için ufak tefek işler yapan tüccar Leon Bauer, son bir görevi daha kabul eder. Basit bir teslimattan ibaret görevde beklenmedik bir sorun çıkar, geceyarısı yolun ortasında bir cesetle başbaşa kalan kahramanımız, teslim aldığı savaş suçlusu ile Istanbul'daki çıkar oyunlarının ortasında bulur kendini.

Kitabı çok sevmedim. Okurken sıkıldım, ama yarım bırakmadım. Fazlaca konuşma vardı bence kitapta, o onu dedi, bu bunu dedi, kimseye güvenilmez, herkes yalan söylüyor filan derken heyecan meyecan kalmadı bende. Daha aksiyonlu, şöyle Istanbul'un altını üstüne getiren bir macerayı tercih ederdim. Kitabın dilini de kupkuru, duygusuz buldum. Türkçesinden mi kaynaklandığından emin değilim. Birazcık o yılların atmosferini taşıdığı için devam ettim ama okumaya.

Bitse de gitsek hissiyle okuduğum bir kitap.