16 Kasım 2013 Cumartesi

Tünelin Ağzından Dehşet Hikayeleri (Tales of Terror From The Tunnel's Mouth)

Chris Priestley; Tudem Yayınları

Çeviri : Emine Ayhan


Tünelin Ağzından  ile nefis dehşet hikayeleri serimiz tamamlanıyor. Bu sefer kahramanımız ilk kez tek başına trene binerek tatilden okula dönen genç Robert. Aşırı sevgi dolu üvey annesinden kaçtığı için pek memnun olan Robert trende baştan aşağı beyazlar giymiş, yeşil gözlü bir kadınla karşılaşıyor ve kadın Robert'a meşum hikayeleri anlatmaya başlıyor. Her biri ürpertici yaratıklar, karanlık tipler ile dolu bu öyküleri dinlerken, kahramanımız zamanın nasıl geçtiğini anlamıyor.

Serinin üçüncü kitabı kesinlikle en sevdiğim oldu. Her bir öyküden ayrı zevk aldım. Ayrıca çeviriyi de çok temiz ve başarılı bulduğumu söylemek isterim.

Gotik Viktoryen döneme ilgi duyuyor iseniz Dehşet Hikayeleri serisini kaçırmayın derim.



14 Kasım 2013 Perşembe

Aşk ve Gurur ve Zombiler (Pride and prejudice and Zombies)

Jane Austen ve Seth Grahame-Smith, Domingo Yayınları

Çeviri : Dost Körpe


Klasik Kraliyet Romansı - Şimdi şiddet dolu zombi kaosuyla


Aşk ve Gurur, ezbere bildiğim, hala ara sıra açıp okuduğum, BBC dizisinin karşısında eriyip bittiğim bir klasik. Yazarımız bu klasik eseri almış, aynı metni almış yani, esinlenme filan değil. Jane Austen'in metnini alıp zombileri eklemiş kitaba. Miss Bennet ve kız kardeşleri, ağıza alınmazların (yani zombiler) baş düşmanı, yılmaz savaşçılar haline gelmiş. Kitap aynen olduğu gibi devam ediyor ama olayların içinde zombiler var ve hikayeler, bir ucu zombilere dayanacak şekilde değişmiş haliyle.

Bu kitabın epey komik ve eğlenceli olacağını sanmıştım ama hayal kırıklığı oldu açıkçası. Aman uzak durun demek istediğim bir okuma. Tatsız. O kadar sıkıldım ki, kitabı bitirince hemen açıp Colin Firth'lü BBC uyarlamasını izledim.



13 Kasım 2013 Çarşamba

Kapalıçarşı Cinayeti

Esra Türkekul, Esen Kitap


Turist rehberi Berna, kocasından boşanmış, depresyona girmiş, kendini yemeğe vurup şişmanlamış, annesi ile yaşayan ve de kakasını halka açık tuvaletlerde yapan adi insanlardan nefret eden bir hanım. Öyle zengin filan da değil ama monşer bozuntularına Istanbul turu attırmaktansa evde yatmayı tercih ediyor:)


Berna'nın yeni işi, Ortaköy'deki 5 yıldızlı otelden Mr Reynard ve karısını teslim alıp gezdirmektir. Heyhat, kader ağlarını örer ve Amerikalı adam kanlı canlı girdiği Kapalıçarşı'da ölü bulunur. Sonunda Bernacık, kendini başkomiser Fatih ile cinayet mahallinde gezip vakayı araştırırken bulacaktır.


Nefis bir kitap Kapalıçarşı Cinayeti. Kitap biter bitmez, daha fazlasın okumak istedim. İnşallah huysuz ve tatlı acemi hafiyemiz Berna'nın yeni maceralarını okuyabiliriz. Bir yandan olayları anlatırken beri yandan feci eğlenceli iç sesi ile yaptığı yorumlara bayıldım. Berna'nın peşine takılıp Istanbul'da dolaşarak cinayet davasını aydınlatmak pek zevkli idi. Yazarın samimi üslubu, akıcı dili ve Berna'nın kimi zaman saftirik halleri ile su gibi akıp gitti kitap. Çok keyiflendim bu kitabı okurken.


O, para üstünü beklerken tuvalete gittim. Orada öyle bir koku vardı ki kakasını halka açık tuvaletlerde yapan adi insanları bir kez daha lanetledim. Toplumun esenliği için böyle götüne hakim olamayanlara ağır para cezası getirecek yeni bir yasanın meclisten geçeceği aydınlık yarınları hayal ederek ellerimi yıkadım.




12 Kasım 2013 Salı

MAUS Hayatta Kalanın Öyküsü (The Complete Maus)

Art Spiegelman, İletişim Yayınları

Çeviri : Ali Cevat Akkoyunlu


Amerikalı çizer Art Spiegelman, 13 yılda tamamladığı eserinde, Auschwitz'den kurtulmayı başarmış babasının öyküsünü anlatıyor. Nazilerin 2.Dünya Savaşında Polonya'yı işgal etmesi ile bildikleri hayatları altüst olan Spiegelman ailesi, önce gettolara sürülüyor, sonra kaçak göçek gizli gizli hayatta kalmaya çabalıyorlar, ardından milyonlarca insanın öldürüldüğü Auschwitz kampında buluyorlar kendilerini.

Kitapta Yahudiler fare, Naziler kedi, Polonyalılar domuz şeklinde tasvir edilmiş. Savaşın korkunçluğu, insafsızlığı, canavarlığı olduğu gibi resmedilmiş. Şahsen İkinci Dünya Savaşı üzerine izlediğim tüm belgesellerden çok daha etkili buldum Maus'u. Mükemmel bir grafik roman.




10 Kasım 2013 Pazar

Aynı Yıldızın Altında (The Fault In Our Stars)

John Green, Pegasus Yayınları

Çeviri : Çiçek Eriş


Şu sıralar ortalığı kasıp kavuran, filme çekilen son popüler romanımız Aynı Yıldızın Altında. Kitabı okumaya geçen pazar gecesi başladım. Ne hata! Kitabı o kadar sevdim ki, bitirmeden yatmama imkan yoktu, böylece 1'de yatıp işe zombi gibi gidecek aldırmadan kitabı bitirdim 3,5 saatte. Zaten su gibi akıp giden, sade ve genç bir dili var kitabın.

16 yaşındaki Hazel Grace; kanser hastası. Mucize bir ilaçla ömrü biraz uzamış (İlaç kurgusal, gerçekte yok maalesef). Hazel çoktan ölümü kabullenmiş, o aşamaları geçip gitmiş. Zaten kitap öleceğini anlayan Hazel'ın trajedisi tadında bir kitap değil kesinlikle. Hazel, kanserli çocuklar destek grubunda Augustus Waters ile tanışıyor. O da bir bacak vermiş kansere. Aşık oluyorlar. Bol bol muhabbet ediyorlar, o kadar güzel, dolu dolu ve gerçek ki bu muhabbetleri, iki genci de sevmemek elde değil:) Gençler beraber serüven bile yaşıyorlar, Hazel'ın hayran olduğu efsanevi yazar Peter Van Houten ile tanışabilmek için Amsterdam'a uçuyorlar. Hazel'ın beraber gezmek zorunda olduğu oksijen tüpünü de taşıyorlar tabii.


Bende çok güzel, buruk bir tad bıraktı bu kitap. Çok sevdim. Yazarın diğer kitaplarını da okumak istiyorum mutlaka.