30 Kasım 2014 Pazar

Kuzuların Sessizliği (The Silence of the Lambs)


Thomas Harris, Nemesis Kitap

Çeviri : Pınar Öcal


İşte yamyam doktor Hannibal Lecter'ın bütün ihtişamıyla sahneye çıktığı roman! Jodie Foster ve Anthony Hopkins'in oynadığı şaheser filmi her izleyişimde bu romanı okumak istemişimdir. Kitap gerçekten nefismiş dostlar.


FBI'ın seri katillerin peşinden koşan Davranış Bilimi Bölüm Başkanı Jack Crawford; gencecik akademi öğrencisi Clarice Starling'i; yamyam olarak bilinen ve kurbanlarını kaliteli bir şarap eşliğinde zevkle mideye indirmeye bayılan Hannibal Lecter ile görüşmeye gönderir. Bu esnada, ülkenin farklı köşelerinde genç kadınların cesetleri bulunmaktadır. Aynı katilin elinden çıktığı belli olsa da, cesetler çok dağınık yörelerde bulundukları için FBI ve polis katilin amacını çözemezler. Şeytani zekasıyla Lecter, acemi Starling'e bir takım ipuçları vermeye başlar ve kahramanımız kendin olayların içinde buluverir.


Filmi izlediyseniz, romanı da çok zevkli. İzlemediyseniz, romanı okuyun ve hemen filmi izleyin, nefis bir film.


Kuzuların Sessizliği'ni, hemen Kızıl Ejder'in ardından okudum ve açıkçası kitaplardan etkilendim. Bir süre Hannibal romanı okumasam iyi olur sanırım:)))







Kızıl Ejder (Red Dragon)


Thomas Harris, Nemesis Kitap

Çeviri : Pınar Öcal


Yamyam doktor Hannibal Lecter'ın maceralarını okumayı hep istemişimdir. Kitap Fuarında Nemesis yayınlarının 10 liralık kitap standından hepsini bulup almıştım.


Kızıl Ejder, Hannibal'ın ortaya çıktığı ilk roman. FBI'ın psikopat katilleri bulma konusunda uzman ajanı Will Graham; iki ailenin evine girip feci cinayetler işlemiş olan katili yakalamak amacıyla ayrıldığı işine geri dönüyor. Will, Dr Lecter ile yaşadıklarının ardından meslekten ayrılmış. Fakat bu dehşetli cinayetleri çözebilmek için gidip Lecter'a akıl danışmaktan başka yol bulamıyor.


Kitabı okurken biraz sıkıldım, çünkü bu bir Lecter romanı değil. Yamyam kahramanımız çok az görünüyor kitap boyunca. Daha çok, katili anlatmayı tercih etmiş yazarımız. Katilimizin şimdi olduğu psikopata dönüşmesini tasavvur etmiş uzun uzun. Sıkıldım.






Son Kurtadam (The Last Werewolf)


Glen Duncan, İthaki Yayınları

Çeviri : İlbay Kurtoğlu


Jacob Marlowe, yeryüzünde kalan son kurtadam olduğunu öğreniyor kitabın başında. Kurtadam lanetine yol açan virüs 150 sene evvel bir mutasyona uğramış, artık kurtadam ısırığından kurtulanlar lanete kapılıp dönüşüm geçirmiyor. Dolayısıyla kurtadam sayısı hızla düşmeye başlamış. Kendilerini kurtadam, vampir, iblis ve türevlerini yok etmeye adamış DOKET (Doğaüstü Olayları Kontrol Etme Teşkilatı) o kadar iyi iş çıkartmış ki, artık yapacak işleri kalmamış neredeyse.


Kahramanımız Jacob Marlowe, yeryüzünde tek başına kaldığını öğrendikten sonra. kurtadamın iç dünyasına dalarak, kah geçmişte, kah günümüzde yaşadıklarını, dönüşümlerini, her dolunayda açlığı bastırmak için nasıl insan öldürüp yediğini okuyoruz. Anlatıcımız bizzat Jacob, kitap aslında onun günlüğü. Öyle aksiyon dolu, hareket dolu bir macera romanı değil bu. Tamamen kurtadamın benliğini, beyninden geçenleri, içinde kopan fırtınaları anlatan bir roman. Üstelik bence müthiş akıcı ve çok çok iyi yazılmış bir roman. Özellikle Jacob'ın 167 sene evvel ısırıldıktan sonraki ilk dönüşümü müthiş tasavvur edilmiş.


Tabii salt anlatıdan ibaret değil romanımız. Üç dolunay süresince Jacob'la beraber kahramanımızın kaderine ortak oluyoruz. Acaba Jacob DOKET'den kaçacak mı, yoksa artık 200 sene yaşadım, bitsin bu çile diyerek ölüme teslim mi olacak? Sonuna kadar merak duygusu hiç bitmiyor kitapta.


Son Kurtadam bir üçlemenin ilk kitabı. Umarım İthaki'den devamı da gelir. Bu arada çevirmenin soyadına dikkat ettiniz mi? Kitabın çevirisi çok güzel, bu yüzden mi acaba? :)))







25 Kasım 2014 Salı

Sisli Dağların Ötesinde (Beyond The Highland Mist)


Karen Marie Moning, Epsilon Yayınları

Çeviri : Özge Burçak Aydınalp


16.yüzyılda, İskoçya'da pek cesur ve yakışıklı bir Lord yaşarmış, bu adamın yatakta periler kraliçesini bir baştan çıkarttığı ama asla kimselere aşık olmadığı - bizzat periler kraliçesi tarafından- dile getirilince, peri kral çok kızmış ve karısını baştan çıkartan adamdan intikam almak için, günümüzden bir kadını geçmişe getirip Lord'un başına salmış. Tabii Lord bu modern kadına anında aşık olmuş, Adrienne ise yakışıklı erkeklerden nefret ettiği için Lord'u peşinden koşturmuş da koşturmuş.


Beyaz dizinin fantastik öğelerle karışmış bir versiyonu. Meraklısına bu minvalde başka romanları da var yazarımızın. Günümüzden bir genç kadın geçmişe gidip İskoç lordla aşk yaşıyor. Buna da İskoçyalı Serisi diyoruz:))


Meraklısına...



22 Kasım 2014 Cumartesi

ECEL


Funda Özlem Şeran, İthaki Yayınları


Üniversite 2. sınıf öğrencisi Ece'nin annesi Ece'yi doğururken; babası daha da önce ölmüştür. Ece tam bir despot olan anneannesi ile yaşamaktadır. Hamiyet Hanım'ın Ece'yi hanım hanımcık bir ev kızına çevirme çabaları daima boşa gider, çünkü Ece, İstanbul'da faaliyet gösteren cin itlaf ekiplerinin Anadolu yakasında savaşan cevval bir üyesidir. Evet, Ece çok başarılı bir öcü avcısıdır.  Takım arkadaşları Ziya ve Jesse ile, Anadolu yakasındaki cin vukuatlarının peşinde koşan ekibin bir üyesidir.


Kitap müthiş bir sahneyle açılıyor, Ece'nin üç metrelik yeşil bir cinle savaşına tanık oluyoruz ilk sayfalarda. Bu savaşta öncelikle yapılması gereken Besmele çekip Felak suresini, Nas suresini ve Ayetel Kürsi'yi okuyup; dökümlü bıçak ve mermilerle var gücünüzle cine girişmek. Bu Felak ve Nas surelerini okuma hadisesi ilk başta beni gülümsetti, çünkü bunlar her gün annemin ezberlememi söylediği ve sağolsun arkamdan okuyup üflediği dualar. Fakat Ece ve diğer öcü ekibi salt dualarla savaşmıyor. Alabildiğine kanlı, gırtlak gırtlağa bir savaş söz konusu öcü avcıları ve cinler arasında.


Kitap asıl olarak öcü avcılarımızın karşılaştığı büyük bir belayı takip ediyor. Bizzat avcılardan bazıları bir cin tarafından öldürülüp birer zombiye dönüştürülmüştür. Bu olayı çözmek için ellerinde piramit şeklinde tuhaf bir muskadan başka ipucu yoktur. Beri yandan Ece ile ekip arkadaşları; Gülşen hanımın ailesine musallat olan cini defetmekle görevlendirilmiştir. Kahramanlarımız iki olayı çözmeye çalışırlar. Ece'nin bu esnada devam etmesi gereken okulu, geçmesi gereken sınavları vardır.


Kitapta aksiyon, heyecan bir an olsun durmuyor. Neredeyse 600 sayfayı, sular seller gibi bayıla bayıla, zevkle okudum. Ve size kesinlikle iddia ediyorum, kitabın son sayfasını okuduğunuz an, devamı yok mu diye inleyeceksiniz:)


Yerli işi öcü filmleri bize komik gelir hani, kitabı okurken başta belki Felak suresini okuyup cinlere girişmeleri ya da zombi görünce tekbir getirmeye başlamaları sizi gülümsetebilir. Ama bir süre sonra bunlar gerçekten doğru gelmeye başlıyor, kahramanlarımız dualarını edip zemzem suları püskürterek  kanlı mücadelelerine giriştiklerinde nefesiniz kesiliyor.


Ece'nin dediğim dedik anneannesi Hamiyet hanım kitapta iz bırakan tiplerden. Cin savaşlarının orta yerinde, "neredesin, geç kaldın" diye telefonda azarlanan Ece'nin hali unutulmaz. Cinlerin korkutamadığı bu cesur kız anneannesinden köşe bucak kaçıyor.


ECEL ilk çıktığı günden beri okumak istediğim bir romandı ve kesinlikle hayal kırıklığına uğramadım.  Sevgili Funda Özlem Şerkan'a sormak istiyorum, acaba devamı gelmeyecek mi bu romanın?


Fantastik ve macera severler kaçırmasın:)









15 Kasım 2014 Cumartesi

İstanbul'da Kedi


Gündüz Vassaf, Yapı Kredi Yayınları


Şiir hiç hakkını veremediğim bir tür. Gelgelelim söz konusu kedi külliyatı olunca, hiç düşünmeden aldım İstanbul Kedileri'ni.

Aslında kedilerin tarihte ve Istanbul'da varoluşlarını anlatan bir kedi kitabı bu, ancak manzum şekilde yazılmış. Istanbul'un kedi şehri olarak lanse edilip şehirde muazzam bir turizm kampanyası başlatılmasını hikaye ediyor. Bu fantaziyi anlatırken de geçmişe uzanıp kedilerin dünya tarihindeki yerinden başlayıp Istanbul kedilerine kadar getiriyor lafı.

Su gibi okunan bir eser, kedi çizimleri ve desenleriyle bezeli.

Kediseverlere tavsiye ederim.




kitabın açılış sayfası:





9 Kasım 2014 Pazar

Karanlık Ateş (Darkfever)


Karen Marie Moning, Epsilon Yayınları

Çeviri : Aylin Kalav


Ateş Dizisi, 1.Kitap


Kahramanımız MacKayla, derdi günü elbisesine uygun oje sürmek olan, sarışın kokoş bir genç kızdır. İrlanda'ya üniversite okumaya giden ablası feci şekilde öldürülünce hayatı altüst olur. Ablasının katilini bulmak için tek başına Dublin'e gelen Mac, İrlanda'nın gizemli ve tekinsiz sokaklarında hiç bilmediği bir dünyaya girmek zorunda kalır.

Karanlık Ateş bizi Kelt mitolojilerine dayanan fantastik bir dünyayı anlatıyor. Bu dünyaya Fae, yani periler alemi hükmeder. Aydınlık ve Melun peri krallıkları, Karanlık Kutsal Emanet'in peşindedir. Melunlar insanları öldürürken, Aydınlıklar da onları seks için kullanır. Yani al birini vur ötekine. Kahramanımız da insan kılığında Dublin'de dolanan Fae'lerin gerçek yüzünü görebilen bir Sidhe kahini olduğunu keşfeder.

Çok rahat okunan çıtır çerez, zevkli bir kitap. Dublin zaten mükemmel bir atmosfer sağlıyor bu tarz bir maceraya. Komik yerleri de var romanın, Ölümcül Seks perisiyle karşılaşan Mac'in kendinden geçip donlarını fora etmesi, pek bizim fantastik kitaplarda karşılaştığımız türden aksiyonlara benzemiyor. O yüzden chick lit fantastik de diyebiliriz bu türe.

Kitabın başına Fae dünyasıyla alakalı terimlerin açıklamalarını koymuşlar. Biraz karışık geliyor ama korkmayın. Macera ilerledikçe Mac ile beraber öğreniyoruz neyin ne olduğunu.

Seriye kesinlikle devam edeceğim.







2 Kasım 2014 Pazar

Kısas


Sezgin Kaymaz, İletişim Yayınları

Sevinç Kuşları - 2.Kitap


Sağolsun, Sezgin Kaymaz, yana yakıla beklediğimiz üçlemenin ikinci bölümünü bizi üzmeden yayınladı. Deccal'in Hatırı Şubat'ta çıkmıştı sanırım; Kısas da Ekim'de geldi. Yayınlandığını görünce hemen alıp okuduğumu söylemeye gerek yok herhalde:)


Kısas, Deccal'de hikayenin kaldığı yerden devam ediyor. Bu yüzden ilk kitabı okumak şart. Hikayeye eklenen yeni karakterler var:

Hayri'nin sokak kedilerim diye sevdiği kayıp çocuklar. Hikayenin ana akışı bu çocukların başından geçenler üzerinden işliyor. Bu anlamda Sezgin Kaymaz'ın okuduğum en acıtıcı, en sert, en gerçekçi kitabı olduğunu söyleyebilirim. Deccal'in Hatırı bence aşk üzerine yazılmış en çarpıcı metinlerden biriydi. Kısas'da ise acı var, kötülük var, intikam var. Deccal'den intikam almaya çalışan yer altı dünyasının prensleri, yani müteveffa mafya babalarının oğulları katılıyor hikayeye. Bunların arasından Uğur, pek evlere şenlik, şaşırtıcı bir karakter.Sonra hikayeye hem bir köpek hem de ona aşık kedi ekleniyor Kısas'da. Memiş'le Okan. Vayoovvv diye ortalığı birbirine katıyor dişi kedi Okan.

Tabii ilk kitaptan bildiğimiz canım, en sevdiğim dahi doktor Veysel, Celil & Hayri ikilisi, Zila ve İrfan bebek; kıçı ayrı başı ayrı oynayan tikli Kübra teyze, Berna bacımız maceralarına devam ediyorlar Kısas'a. En önde de ölü gözlü ve hareketinin esrarını çözemediğimiz Deccal Ağa gidiyor. Doktor Veysel'e dua etsin Deccal Ağa:)

Anlatmalara doyamıyorum bu kitabı. Üçlemenin finalini ise hayal bile edemiyorum.

İyi ki varsın Sezgin Kaymaz.

Ve kaçınılmaz olarak " Ay nasıl bi adamlarsınız siz anam?"