31 Aralık 2015 Perşembe

Bin Yıllık Hemşehri


Halil Babilli, April Yayınları


Yılın son kitabı pek tatlı bir Istanbul güzellemesi. Theo Istanbul'un fethedildiği gün ölüp, ölümsüz bir gelincik olarak hayata geri dönüyor ve Istanbul'un bir sürü gizemine, meraklı olayına şahit oluyor.

Çok güzel bir kitap, keşke daha uzun olsaydı. Bütün hikayeler çarpıcı bir kurguyla birbirine bağlansaydı ve bütünlüklü bir roman haline gelseydi mükemmel olurdu.



27 Aralık 2015 Pazar

Siyah Damar (Mud Vein)


Tarryn Fisher, Aspendos Yayınları

Çeviri : Merve Altıparmak


Kahramanımız Senna insanlardan kaçan bir yazar. Bir gün uyandığında kendini karla kaplı bir arazideki evde yatakta buluyor. Buraya nasıl gelmiş, kim kaçırmış hiç bir fikri yok. Hikaye Senna'nın evden kurtulma ve hayatta kalma hikayesini anlatıyor.

Bence çok akıcı bir gerilim romanı. Baş karakter Senna acılarıyla, dayanma gücüyle çarpıcı bir kahraman. Kitabın merak duygusu sonuna kadar devam ediyor. Ancak çeviride beni epey rahatsız eden unsurlar vardı. Bu yazarı merak ettim.



Harley Quinn Cilt 1 - Şehrin Ateşlisi (Harley Quinn Volume 1 : Hot In the City)


Amanda Conner, Jimmy Palmiotto , JBC Yayıncılık

Çeviri : Güneş Becerik Deviren


Batman evreninden tanıdığımız bir kahraman Harley Quinn. Joker'e delice aşık kaçık psikolog olarak tanıyoruz bu deli kızı. Harley'e bir hastasından miras olarak New York'ta bir bina kalıyor. Müthiş bir hayvansever ve hayvan hakları savnucusu olan Harley de pılısını pırtısını toplayıp New York'a taşınıyor. Biz de bu uçuk kaçık delişmen kızın maceralarını okuyoruz.


Bence saçmasapan ama eğlenceli bir çizgi roman. İlk bölümde Harley yazarlarla konuşarak kendine en uygun çizeri arıyor. Bu kısımlar çok güzel. Farklı tarzlarda çizilmiş Harley tiplemeleri çok komik. Sonra da pata küte maceradan maceraya koşuyoruz.




26 Aralık 2015 Cumartesi

Hoş Geldin Hüzün (Bonjour Tristesse)


Françoise Sagan, Everest Yayınları

Çeviri : Nurullah Ataç



Françoise Sagan bu kitabı 19 yaşındayken yazmış. Kitabın kahramanı da 17 yaşında bir genç kız, Cecile. Cecile ile hovarda babası vur patlasın çal oynasın bir hayat sürmekteler. Babası Raymond ve babasının metresi Elsa ile yazlığa gittiklerinde Cecile de bir delikanlıyla tanışıyor. Bu esnada villaya Cecile'in rahmetli annesinin eski dostu Anne geliyor. Anne aklı başında, olgun dolgun bir kadın. Raymond Elsa'dan ayrılıp Anne ile evlenmeye karar verince Cecile çıldırıyor ve Anne'i babasından ayırmak için hain bir plan kuruyor.


Bir genç kızın hezeyanları olarak özetleyebilirim. Merak ettiğim bir klasik olduğu için okudum. Nurullah Ataç'ın geçmişte kalan o zarif Türkçesi kitaba ayrı bir lezzet katmış.




17 Aralık 2015 Perşembe

Sandık Odası


Sezgin Kaymaz, İletişim Yayınları


Sezgin Kaymaz'ın ikinci hikâye kitabının yayınlanmasının üzerinden 10 sene geçmiş. Ben yeni okudum bu  acıtıcı, komik ve gerçek üstü hikayelerle dolu kitabı. Ne bileyim, öykü okumaya karşı hep mesafeliyimdir. Roman severim ben, Aziz Nesin'den sonra öykü okumayı bıraktım diyebilirim. Ama söz konusu Sezgin Kaymaz ise, telefon rehberi bile yazsa okuyacağım için, kitabı hevesle aldım elime. Ve tabii söz konusu Sezgin Kaymaz olunca hayal kırıklığı mümkün olmuyor. Elleri dert görmesin.


Sandık Odası'ndaki hikâyeler Bakele'deki gibi kısa kısa değil, daha uzun, dolayısıyla daha çok sevdim bunları.


Medet kadar da uzun değiller. Tam 18 tane hikâye var Sandık Odası'nda:

-Ateşin Var mı Birader? : Süper, yüzsüzlük ve dostluk hakkında:)
-Eşşek Şakası : Şaka yapmaya meraklı bir genç tıp fakültesine girer ve olaylar gelişir.
-Çok Oldu Kız Gideli : İçinize oturan bir hikaye
-Geleneksel Kömüş Günü Şenlikleri : Harika bir hikaye, zayıflamaya kararlı bir obez ailenin başına gelenler:) Çok güldüm.
-Ümit : Ümit etmek ve şükretmek hakkında bir mesel.
-Elmaların Yongası : Bir türkü nasıl söylenir, saz nasıl çalınır?
-Kuduz : İnsanlar nasıl birbirini gaza getirip berikini linç ediyorlar.
-Biz Geldik : Yine bir ölüm hikayesi.
-Kaybedenler : Fakir ile zengin, aşağıdakiler ile yukarıdakiler hikayesi.
-Helva : Bir kaç arkadaş, mezarlıkta bir oyun oynarlar ama...
-Bakar mısınız : Birini koşulsuz sevebilir misiniz? Çok iç acıtıcı bir hikaye.
-Hayat Devam Ediyor : Aşk nedir?
-Çık Ordan! : Ayyy müthiş bir hikaye, çık çık! çık!
-Sakarlık Bulaşıcıdır : Hayatımda okuduğum en komik hikaye, koltuktan düştüm resmen gülmekten.
-Bak Postacı Geliyor : Önyargı hakkında bir hikaye, tabii bir de Julia var:)
-Sen Alkol Kokuyorsun! : Yine önyargı, yargısız infaz hakkında nefis bir hikaye.
-Hayırlı Evlat : Nasıl mafya olunur:)
-Yakın Hafıza : Unutkanlık hakkında, aklım döndü okurken:)


Sezgin Kaymaz'ın harikulade Türkçesi ve müthiş mizahı ile bezenmiş bu öyküleri kaçırmayın!




13 Aralık 2015 Pazar

Medet


Sezgin Kaymaz, İletişim Yayınları


Canım Sezgin Kaymaz'ın kitaplarını okurken hikayeleri en sona bırakmıştım. Pek hikaye okumak alışkanlığım yok, okudum mu uzun uzun, doyasıya roman olsun istiyorum. Medet'teki hikayeler de uzun ve çok lezzetliler. Çok severek okudum.

Kitapta 5 tane hikaye var:

Medet : Çok çarpıcı bir köpek hikayesi, ağlatır. Beni ağlattı.
Gelip Giderler : Ölüm ve ölüm sonrası hakkında, altı çizilesi bilge satırlarla bezeli bir hikaye.
Hayırlı Yolculuklar : Bir lise hentbol takımının otobüs yolculuğunu anlatan bu hikayedeki bir paragraf, Türkiye'nin çok partili dönemini müthiş bir şekilde anlatıyor. Bir de takımın idarecisinin anlattığı bir fıkra var ki, hala gülüyorum o fıkraya:)
Alo? : Kaderin oyunlarına dair gerçek üstü bir hikaye.
Tevzadze Kim : Bir şaheser, hiç bir bedduası tutmayan Münevver ebenin hikayesi harikulade. O şahane beddualarını da bir kenara not ettim, lazım oldukça bilmek lazım:)





12 Aralık 2015 Cumartesi

M Treni (M Train)


Patti Smith, Domingo Yayınları

Çeviri : Seda Ersavcı


Domingo, en sevdiğim yayıncılardan biri, farklı lezzetlerde yayınladıkları romanları her daim okumaktan zevk almışımdır. Yazarını tanımasam da "Domingo basmış" der ve okurum. ne yazık ki bir süredir roman değil boyama kitabı basmaya başlayarak beni üzdü Domingo. Kitap Fuarındaki kısacık sohbetimizde roman piyasasındaki düşüş sebebiyle bu yola girdiklerini söylemişlerdi. Daha evvel Çoluk Çocuk ile hayran kaldığımız Patti'nin yeni kitabı çıkınca roman orucunu açmışlar çok şükür.


Patti bu kitabında 65 yaşında ve en sevdiği kahvecide, her zamanki masasında oturmuş defterine karalarken aklından geçenleri, kocasına duyduğu özlemi, seyahatlerini anlatıyor. Gündelik hayatının rutinine bizi de katıyor, bu esnada yüzde yüz tam bir sanatkarın düşünüş şekline tanıklık ediyoruz. Patti bize rüyalarını ve hayallerini açıyor. Ona eşlik edip etmemek size kalmış.


Bu arada benim gibi kahve sever biriyseniz, kitabı okurken evde kahve bulunmasına özen gösterin. Benim kahvem bitmişti ve kitabı kapatınca koşa koşa gidip kafam kadar bir Americano içtim. Patti o kadar çok ve seve seve kahve içiyor ki, sayfalardan adeta burnuma kahve kokusu tüttü!


 Kolayca tavsiye edilebilen bir kitap değil M Treni. Oldukça şahsi bir kitap, herks kendi okuyup karar vermeli. Benim serbest çağrışımla ilerleyen bazı yerlerde kitaptan uzaklaştığım oldu. Ama sonrasında anılarına dönen Patti yine beni kendine bağlamayı bildi.


Patti yine yazsın, ben okurum!



Marakeş'te Sesler (Die Stimmen von Marrakesch)


Elias Canetti, Sel Yayıncılık

Çeviri : Kamuran Şipal


Bu küçük kitapta, Nobel ödüllü yazar Elias Canetti'nin Marakeş seyahatinden izlenimlerini okuyoruz. Anlatımı bana biraz fazla edebi geldi. Söz konusu seyahat olunca biraz daha heyecanlı bir anlatımı tercih ediyorum.




6 Aralık 2015 Pazar

Ateş Canına Yapışsın


Sezgin Kaymaz, İletişim Yayınları



ÖNEMLİ BİLGİ : 20 Aralık 2015 Pazar günü, Kadıköy'deki Akademi Kitabevinde Sezgin Kaymaz'ın imza ve söyleşisi olacak. Kaçırmayın dostlar.


Ateş Canına Yapışsın, bize en eski hikayeyi, ilk hikayeyi anlatıyor: Adem'in haram meyveyi yiyerek cennetten kovuluş hikayesini. Fakat bu hikayeyi Sezgin Kaymaz'ın o kendine has, zengin, deli dolu, renkli Türkçesinden ve de bizzat Azazil'in bakış açısından  okuyoruz.


Azazil, Cennet'te huzur içinde yaşayan büyük meleklerden biri. Ama yazarımız Cennet'i nasıl anlatmış hikayenin arka planında okumanız lazım. Ağzım açık kaldı o capcanlı tasvirlere, gidip gördün mü be adam? Ben görmüş kadar oldum, sağ olsun.


İşte Azazil bu binbir türlü mahlukatın, küçük meleklerin, meleciklerin ve tabii ağır abiler Azrail, İsrafil, Cebrail ve Mikail'in gül gibi yaşayıp gittiği Cennet'te, meleciklere ders verirken beklenmedik bir anonsla cümle Cennet ahalisi Kükreyen Çimenler Platosuna çağrılır. İsrafil burada surunu ilk kez üfler ve o meşum anonsu yapar Cebrail: Tanrı Âdem'i yaratmıştır ve tüm Cennet ahalisinin Âdem'e secde etmesini buyurmaktadır.  Tabii Hocaların Hocası, Büyük Usta, dumansız ateşten yaratılmış Azazil kilden yaratılmış Âdem'e secde etmeyi kabullenemez.


Kitap Azazil'in gözünden ilerliyor, o kendine has esprisi, akıl yürütmeleri ve son derece zengin tasvirleri ile isimlerini hep bildiğimiz Cennet ahalisini yepyeni bir gözle görüyoruz. O denli detaylarla bezeli ki bu ince kitap, bütün gece yatmayı unutup okudum da okudum. Azazil'in varlığındaki ateş canına yapıştıkça, yani İblis'e dönüştükçe dünyevi kelimeler ile konuşması; ama her ettiği lafta ne dediğini kendi de bilememesi... Kitabın en başında verdiği sabır dersi... Güzel ile çok güzelin arasındaki farkı meleciklere anlattığı an... İlle de Provokatif Didaktif ders verme yöntemi ile devir devirebildiğin kadar konuşmaları.... Hele Âdemelmasının hikayesi nasıl ince bir düşüncedir? Sağ olsun yazarımız Havva'nın üzerinden bir yükü almış:)


Müthiş bir edebiyat şöleni, Ateş Canına Yapışsın. Türkçenin zenginliğine hayran olacağınız bir eser. Harikulade.




Daha Ne Olsun (If This Isn't Nice, What Is?)


Kurt Vonnegut, April Yayıncılık

Çeviri : Algan Sezgintüredi


Kurt Vonnegut tanışmak istediğim bir yazar idi, Daha Ne Olsun ile okumaya başladım. Sırada Şampiyonların Kahvaltısı ve Mezbaha 5 var.


Daha Ne Olsun bir roman değil, yazarın çeşitli üniversitelerin mezuniyet törenlerinde yaptığı konuşmalardan bir seçki. Daha çok yazarı tanımak maksatlı okudum. henüz yeni mezun olmuş, yolun başındaki adaylara verdiği sıra dışı öğütlerle ne denli samimi ve harika biri olduğunu anlayabiliyoruz.


Şuraya alıntılamazsam çatlarım:

"Ivır zıvır alabilmek için çantanızdan para araklayan yapayalnız bir gerzek olsun istemiyorsanız, çocuğunuzu TV ve bilgisayardan uzak tutun.

Kitaplardan vazgeçmeyin. Dostane ağırlıkları, hassas parmak uçlarınızla çevirdiğinizde sayfalarının tatlı gönülsüzlüğü ne güzeldir... Beyinlerimizin büyük bölümü, elimizin değdiğinin iyi olup olmadığını saptamaya uğraşır. Üç kuruş edebilecek her beyin, kitapların iyi olduğunu bilir.

Sakın internetteki hayaletlerden aile kurmaya kalkışmayın.

Bir Harley alıp Cehennem Melekleri'ne katılın, daha iyi. "


Bir de şunu da yazayım, son. Daha da noktalı virgül kullanmam zaten:)

"İlk kural : noktalı virgül kullanmayın. Noktalı virgüller hermafrodit travestilerdir; hiçbir şeyi temsil etmezler. Tek yaptıkları, üniversite gördüğünüzü göstermektir."


Algan Sezgintüredi'nin pek lezzetli çevirisi ile gayet keyifli, ufacık tefecik bir kitap.



30 Kasım 2015 Pazartesi

Eleanor & Park


Rainbow Rowell, Pegasus Yayınları

Çeviri : Müge Kocaman Özçelik



Eleanor karman çorman kızıl saçları, iri bedeni ve tuhaf giysileri ile okul otobüsüne meteor gibi düşüyor. Eleanor'a oturması için tek yer veren de Park, çizgi roman düşkünü, yarım kan Koreli, müzik düşkünü bir delikanlı. Bu ikisi, hiç konuşmasalar da yavaş yavaş yakınlamaya başlıyorlar. Eleanor her gün okul yolunda Park'ın çizgi romanlarına göz atarken bir bakıyor kafa kafaya vermişler, beraber okuyorlar X Men'i Batman'i...


O kadar güzel yazmış ki Rainbow Rowell, gayet doğal bir şekilde ilerliyor gençlerin muhabbeti. Ayrıca Eleanor'un tuhaf hallerinin, saçının bile açıklaması var ilerleyen sayfalarda. Hikayenin arka fonunu da 80'lerin güzel şarkıları oluşturuyor. Kaset doldurup karışık kasetlerden walkman'de müzik dinliyor kahramanlarımız. Aah ah!


Son derece naif, içinize işleyecek bir aşkın öyküsü bu. Harika bir kitap, bayıldım. Eleanor ve Park'tan sonra en çok Park'ın annesiyle babasını sevdiğimi de söylemek isterim:)




29 Kasım 2015 Pazar

Kingdom Come


Mark Waid, Alex Ross ve Todd Klein, JBC Yayıncılık

Çeviri : İlke Keskin


Harikulade, karanlık bir çizgi roman. Okuduklarımın belki de en iyisi. Batman Kara Şövalye Dönüyor ile kapışır, o derece.


İnsanlar süper kahramanlara sırtını dönünce, kahramanlarımız da uzaklara gidip inzivaya çekilmiş. Onların boşluğunda süper insan türü kahramanlığa soyunmuş ama hiç sorumluluk almadan. İnsan hayatı esastır diyen ve bu yüzden eski kafalı bulunan kahramanlarımıza karşılık süper insanlar ne olursa olsun diyerek saldırmakta, hareketlerinin sonuçlarını düşünmeden dünyayı kaosa sürüklemekte. Sonunda bu hareketleri geri dönülemez bir felakete sebep olunca, Adalet Takımı Justice League'i yeniden toplamak için Wonder woman Diana harekete geçiyor. İlk ikna etmesi gerekense, insanlığa küsmüş olan Superman.

Bayıldım dostlar, gerçek bir çizgi roman şaheseri.























Zamanın Efendisi Hugo Cabret ve Buluşu (The Invention of Hugo Cabret)


Brian Selznick, Artemis Yayınları

Çeviri : Merve Solmaz


Hugo Cabret bir resimli roman. Metinler sadece çok gerekli yerlerde giriyor. Olayları Brian Selznick resimlerle anlatmayı tercih etmiş.


Hugo Cabret, 1931 yılında Paris'teki  Montparnasse Tren İstasyonunda yaşayan kimsesiz bir çocuktur. Gizlice istasyondaki saatlerin bakımını yapar. Bir yandan da tavan arasındaki küçük odada sakladığı robotu tamir etmeye uğraşır. Bunun için gerekli parçaları, istasyondaki oyuncakçı dükkanından çalar. Dükkanın sahibi yaşlı adam bir gün Hugo'yu yakalar ve böylece kahramanımızın hayatını değiştirecek serüvenler başlamış olur.


Harikulade bir kitap Hugo. Hikayesinden çok etkilendim. Çizimleri okşadım okurken, okuması inanılmaz zevkliydi. Paris atmosferi, sinemanın sihri, mekanik oyuncakların cazibesi beni büyüledi.


Bu arada Martin Scorsese'in Hugo filmi bu kitaptan uyarlanmış meğersem. Hemen izlemeli.

































28 Kasım 2015 Cumartesi

Batman Dedektif Hikayeleri : İmparator Penguen (Batman Detective Comics Volume 3 Emperor Penguin)


John Layman, JBC Yayıncılık

Çeviri : İlke Keskin


Penguen olarak bilinen suçlu Oswald Cobblepot, aile ismini Gotham şehrine yadigar bırakmaya kararlıdır. Öncelikle büyük bağış yaparak Martha Wayne Çocuk Merkezinin ismini kendi annesinin adıyla değiştirir. Sonra Bruce Wayne'i suikastten kurtarıp günün kahramanı haline gelir ki suikastı zaten kendi düzenlemiştir. Fakat sağ kolu Ignatius Ogilvy, Cobblepot'u devirip İmparator Penguen ismiyle onun suç şebekesinin başına geçmeyi planlamaktadır. Bu esnada Joker'den etkilenen psikopat çeteler ve Poison Ivy Gotham'ı karıştırmaktadır.


Fena değildi ama çok da bayılmadım. Arada bir de Merrymaker (Cümbüşçü) ve Clayface de hikayeye katıldılar. Çok karışınca ben pek sevmiyorum hikayeyi sanırım.


Baskı kalitesi ve çeviri her zamanki gibi mükemmel.




Küller Ve Kor (An Ember in the Ashes)


Sabaa Tahir, Epsilon Yayınları

Çeviri : Kübra Tekneci


Savaş alanı mabedimdir. Kılıcın ucu rahibimdir. Ölüm dansı duamdır. Öldürücü darbe kurtuluşumdur.


Antik Roma'yı andıran, acımasız imparatorun yumruğu altında ezilen bir dünyaya götürüyor bizi Küller ve Kor. Laia, bu imparatorluğun en çok ezilen Alimler ırkına mensup, büyük annesi ve büyük babası ve erkek kardeşi ile göze batmamaya çalışarak yaşayıp giderken, kardeşi Darin imparatorluğa ihanetten tutuklanıyor. Laia, Darin'i kurtarmak için Direnişçilerle anlaşma yaparak onların casusu olup Savaşçılar kalesi Blackcliff'e giriyor.


Uzun yıllar süren yabanıl eğitimlerle imparatorluğa sadık maskeli askerler yetiştiren Blackcliff Akademisinin en parlak öğrencisi Elias ise imparatordan nefret ediyor, tek amacı okuldan kaçmak ve özgürlüğe kavuşmak. Elias'ın en yakın dostu, okulun tek kadın öğrencisi Helene ise daima onun arkasını kollasa da asla imparatorluğa ihanet etmeyi düşünmeyen inançlı bir asker..


Çok geçmeden Elias ve Laia karşılaşıyorlar ve kaderlerine birbirine geçiyor.


Kitabın iki anlatıcısı var. Bir yandan Laia'nın gözünden Darin'i kurtarmak için yaşadıklarını, köle kız olarak casusluk yapmaya çalışırken yavaş yavaş cesaretini bulmasını okuyoruz. Beri yandan Elias bize imparatorluk düzenini, Blackcliff okulundaki acımasız sistemi, ruhen ve bedenen özgür olma arzusunu, Helene ile dostluğunu anlatıyor. Bir de kahinler var, kırmızı gözlü ve asla ölemeyen bu varlıklar, geleceğe dair kehanetleri ile hikayeye yön veriyorlar.


Kitabın teması, imparator ve onu devirmeye çalışan direnişçiler, Laia, çöl memleketi, geleceği gören kahinler bana hep Star Wars'ı anımsattı. En başta bu yüzden kitabı okumak istemiştim. Tabii kitap bambaşka diyarlarda geçiyor ve umut etmeyi, direnmeyi, vazgeçmemeyi temel alan temasıyla zevkle okunuyor.


Beğendim, serinin devamını bekliyorum. Özellikle Helene hayranlık uyandıran bir karakter. Bu arada ikinci kitabın adı da açıklandı :  A Torch Against The Night.





23 Kasım 2015 Pazartesi

Kızıl Kraliçe (Red Queen)


Victoria Aveyard, Pegasus Yayınları

Çeviri : Onur Kınacı Birler



Kızıl Kraliçe'yi Pegasus Yayınları bir tantana ile Kitap Fuarında özel kutusuyla satışa sürdü. Goodreads'deki yorumları da iyiydi, ben de alıp hemen okudum.


Kızıl Kraliçe'nin anlattığı dünyada insanlar kanlarının rengine göre ikiye ayrılmış. Gümüş kanlılar üstün ırk sayılırken, kırmızı kana sahip kalabalıklar ezilmiş, ölsünler diye bitmek bilmeyen savaşa gönderilmiş, en ağır işlerde kullanılmış. Gümüşlerin her birinin özel bir yeteneği var, kimi akıl okuyor, kiminin fiziksel kuvveti ölümcül, kimi suyu kimi ateşi bükebiliyor. Kızıllara hükmetmeyi hak bilmişler, berikiler de ezilmeyi kabul etmiş.


Kahramanımız Mare hizmetçi olarak girdiği Gümüş kralın sarayında beklenmedik olaylar sonucu bir prensese dönüşüyor. Fakat entrikalarla dolu saray hayatında kime güveneceğini de zor yoldan öğrenmesi gerekiyor.


Kitap akıcı yazılmış, çevirisi de düzgün. Fakat benim iki sıkıntım var.

Bir, kitabın dünyasını çok algılayamadım. Yani teknolojinin neresinde duruyorlar, zeplin uçuyor, jetler gidiyor ama neden masalımsı elmas camdan sarayda yaşıyorlar. O konuda biraz kafa karışıklığı oldu.

İki, kitap okuduğumuz başka bir sürü bu ip kitaba benziyor. Özel yetenekler, elektriğe hükmeden kız, en başta arenadaki oyunlar.. Ne bileyim insanın aklına Açlık Oyunları, Taht Oyunları, Yetenek, Ateş Laneti gibi kitaplar geliyor. Daha da gider bu liste.


İyi hoş, sıkılmadan okudum ama illa okumalısınız diyemem.







22 Kasım 2015 Pazar

Mezardan Uyanan (Up From the Grave)


Jeaniene Frost, Artemis Yayınları

Çeviri : Bilge Gündüz


Gece Avcısı Serisi, 7.ve son kitap.



Usta Vampir Bones ile ölümcül karısı Azrail Kedicik'in maceraları bu kitap ile sona eriyor. Oldukça rahat okunan bu serinin her kitabında olduğu gibi, son bölümde de nefes alma arası vermeden olaylar art arda geliyor. Kahramanlarımız maceradan tehlikeye koşuyorlar. Ya da onların durumunda uçuyorlar desek daha doğru.


Bu kitapta Cat ile Bones, Cat'in eski takım arkadaşlarının ortadan kaybolduğunu öğreniyorlar ve arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken şimdiye kadarki en tehlikeli serüvenlerini yaşıyorlar. Üstelik, vampirler ve gulyabaniler arasında dünya savaşı çıkmasına sebep olacak bir sırrı öğreniyorlar. Bu savaşı engellemek içinse hayatlarını ortaya koyuyor evlere şenlik çiftimiz.

Mencheres, Ian, Spade ve Denise yine karşımıza çıkan sevdiğimiz karakterlerden. Medyum Tyler ile salyalı köpeği de bu kitapta yeniden hizmetlerini Kedicik'e sunuyorlar. Tabii yeraltı dünyasının kraliçesi Marie de olaylara karışıyor. Tek eksik, efsanevi Voyvoda Tepesh, onun da mazereti büyük.


Okuması çok zevkli bu seri bittiği için üzgünüm, acayip kafa dağıtıcı kitaplardı.





21 Kasım 2015 Cumartesi

Simirna Cinayetleri -1 : Düello


Suphi Varım, Labirent Yayınları


Düello, her şeyden önce atmosferi ile akıl çelen bir kitap. Olaylar 1890 senesinde İzmir'de geçiyor. Kahramanlarımız o cafe senin, bu restoran benim gezip Belle Vue'de yürüyüş yaptıkça içimiz gidiyor, İzmir nasıl da Paris imiş bir vakitler diye.


İşte bu Levanten İzmirin tanınmış simalarından; dillere destan koleksiyonu ile herkesi kıskandıran Sör Charles Williams bir gece öldürülünce, aile dostu arkeolog Ronald Morgan cinayeti çözmek için uğraşmaya başlıyor.


Fakat bu kitabı zor okudum ben, sayfalar geçmek bilmedi, sebebi de cinayetin işlenmesi ve  kahramanımızın cinayetin peşine düşmesi için 70. sayfaya dek beklememiz. Buraya kadar da sürekli yeni karakterler ekleniyor hikayeye. O kadar çok isim ardı ardınca geliyor ki, onun nişanlısı, bunun arkadaşı, evin oğlu, dul kızı, İtalyan, Amerikalı, Alman, İngiliz derken takip etmek epey zorlaşıyor. Çünkü bu isimlerin hiç birini gözümüzde canlandıramıyoruz. Bu kadar karaktere gerek var mıydı bilmedim. Keşke kitabın başında Agatha Christie hikayelerindeki gibi bir "Bu romandaki karakterler" listesi olsa idi. Eminim çok işe yarayacaktı.


Bir diğer hoşlanmadığım yönü de diyaloglar oldu, bana yapay gelen bir tarzda konuşturmuş yazarımız karakterleri. Hiç birine ısınamadığım gibi kitabın içine de giremedim bir türlü.


Serinin devamında 2 kitap daha var: Kabus ve Gölge. Onları da almıştım ve okumayı planlıyordum. Fakat karakterlere sempati hissetmediğim için salt 19.yüzyıl İzmiri uğruna kitapları okuyabilecek miyim, orası meçhul:(



15 Kasım 2015 Pazar

Son Şura


Sezgin Kaymaz, April Yayıncılık


Sevinç Kuşları, 3.kitap


Sezgin Kaymaz'ın Sevinç Kuşları üçlemesi, Son Şura ile tamamlanıyor. Kahramanlarımızla son kez buluşuyoruz artık, onları bir daha görmeyeceğiz. Başka bir gerçeklikte, onlar yaşamlarına devam edecekler. Canım Veysel, Naim, Hayri, Celil, Zila, Kübra, Gıyas, Deccal, Nazlı, Kıvırcık, Uğur, Taşkın ve daha onlarca rengarenk karakter kuşlarını uçurup gidiyorlar artık.


Kitap 7 Kasım'da fuarda ilk kez yayınlandı. Satın alan ilk kişi de benim:) Fakat şaşırtıcı, hemen okuyamadım kitabı. Ne bileyim, bunu da okuyunca bir başka Sezgin Kaymaz kitabı için daha ne kadar bekleyeceğiz, bilmiyorum ki? Neyse, sabrım 1 hafta bile sürmedi, kitabı aldığımın haftası okuyup bitirdim.


İkinci romanda olanların üzerinden 20 sene geçiyor ama bu 20 senenin geçişini ve 20 senede Ankara'nın ne biçim değiştiğini o denli akıcı anlatmış ki yazarımız, Ankaralı olmadığım halde onun özlemini paylaştım. Biz de Istanbul'da şehrimizi kaybettik çünkü. Bir Taksim Meydanımız bile yok.


20 sene sonra, Deccal Ağam ceketini asıp gitmişken, Japon namlı bir bela türüyor Ankara'da. Japon; Zila ile İrfan'ın; Kübra ana ile Gülhan'ın yaşadığı meşhur apartmanı almaya kalkışınca Gülbahçe İş Takip işe karışıyor. Böylece tüm kahramanlarımız son şurada bir araya gelip son oyunu oynuyorlar.


Serinin final kitabı olmasına rağmen yeni katakterler ekleniyor hikayeye: Ramazan Şerif, müdür Cüneyt, şöför Turna (allah onun binbir türlü belasını versin:), Ziya Amirim. Önceden tanıdıklarımız da adeta resmi geçit yapıyor. Ve finalde tüm hikaye bağlanıyor.


Aaa, allaa allaa, bak yaa diyerek okudum romanı, sonunda yüreğim kabardı yine:)


Kitabın kapağı hakkında da bir iki laf edeyim. İlk gördüğümde epey yadırgadım. Yazarın diğer kitapları (Bakele'den evveli) İletişim Yayınlarından çıkmıştı ve kapak tasarımları daha farklı idi. Daha klasik seçimlerdi ve çok hoşuma gidiyordu o kapaklar. Son Şura biraz tuhaf geldi o yüzden gözüme. Ankara detayları ile bezeli bir kapak. Yavaş yavaş alıştım diyebilirim:)


Sonuç olarak, tekrar diyorum ki : İyi ki Sezgin Kaymaz var ve iyi ki roman yazıyor:)


Algan Sezgintüredi, Judy, Sezgin Kaymaz

İmzalı kitabım:)




8 Kasım 2015 Pazar

Mart Menekşeleri (March Violets)


Philip Kerr, Alfa Yayınları

Çeviri : Zeliha Babayiğit


Bernie Günther 1. Kitap


1936.. İkinci Dünya Savaşından önceki son altın günlerde Berlin. Nasyonal Sosyalist partinin yasakları ve baskıları artmakta. Kadınlara iş hayatından el çektiriliyor. Yahudiler mücevherlerini satıp ülkeden kaçmalarını sağlayacak pasaportların peşinde. Beri yandan şehir meşhur Olimpiyat Oyunlarına hazırlanmakta. Nazi yöneticiler Aryan ırkının üstünlüğünü göstermesini beklerken  Amerikalı zenci atlet Jesse Owens 100 metrede kanatlanıp uçacak halbuki.


Birinci Dünya Savaşında Türkiye'de cephede savaşmış, ardından polislik de yapan kahramanımız Bernhard Günther bu şehirde bir özel dedektif. Son zamanlarda en çok kayıp insan vakası alıyor, SS'lerin elinde kaybolup giden insanların peşinde koşuyor. Eski sekreterinin düğününden çıktığı bir gece, oldukça zengin bir sanayicinin evine davet ediliyor ve sanayici Bernie'ye reddedemeyeceği bir teklifte bulunuyor. Sanayicinin kızı ve damadı evlerinde öldürülmüş, ardından ev kundaklanmış, kasadaki değerli mücevherler kaybolmuştur. Bernie'den istenen bu mücevherleri özellikle de paha biçilmez elmas kolyeyi bulmasıdır. Kahramanımız arayışında ilerledikçe, bir yanda Hitler'in sağ kolu Himmler'in beri yanda Nazi generali Göring'in bulunduğu akılalmaz tehlikelerin ortasına düşer.


Nefis bir kitap, çok beğendim. Özellikle Nazi Almanyası atmosferi inanılmaz gerçekçi ve bazen o kadar benzerlikler görüyorsunuz ki, insan ürpermeden edemiyor. Müthiş bir dönem romanı. Alfa Yayınları da tüm seriyi basıyor, hepsini okuyacağım.




31 Ekim 2015 Cumartesi

Ölüm Işığı (Dying Light)


Stuart MacBride, Artemis Yayınları

Çeviri : Beril Tüccarbaşıoğlu Uğur


Logan McRae 2.Kitap


Soğuk Granit ile tanıştığımız Logan McRae'nin ikinci macerası, rıhtımda emektar bir fahişenin feci şekilde dövülmesi ile başlıyor. Kahramanımızın başında başka dertler var, bir operasyon düzenlemiş, ihbar yalan çıkmış, operasyonda bir polis memuru ölümcül derecede yaralanmış. Ceza olarak Logan'ı yine geçen kitaptan tanıdığımız Müfettiş Steel'in emrine, ezikler takımına veriyorlar. Logan da davanın peşine Steel ile düşmekten başka çare bulamıyor. Sonunda kadının başarısının üzerine yatacağını da biliyor.

Bu seriyi çok sevdim, çünkü karakterler çok eğlenceli. Logan habire yanlış kararlar veriyor. Steel çok evlere şenlik, pislik bir kadın. Bir kaç lafında çok güldüm. Gazeteci Miller ilk kitaba nazaran daha az görünse de yine olayların göbeğinde.

Umarım Artemis seriye devam eder.



25 Ekim 2015 Pazar

Batman : Kara Şövalye Dönüyor (Batman : The Dark Knight Returns)


Frank Miller, JBC Yayıncılık

Çeviri : Burç Üner


Batman çizgi romanlarını mükemmel çeviri, kaliteli pırıl pırıl baskı ile yayınlayıp uygun fiyatla satışa sunan canımız JBC Yayıncılık, Batman külliyatının en efsane eserlerinden Kara Şövalye Dönüyor'u nihayet yayınladı.


Frank Miller'ın 1986 senesinde yazdığı eser, gelmiş geçmiş en iyi çizgi roman hikayelerinden biri ve aynı zamanda Batman efsanesinde yeni bir dönem başlatarak kahramanın popüler kültürde yeniden doğuşunu başlatan eser kabul ediliyor.

Çizgi romanımızda, Bruce Wayne 55 yaşında ve 10 yıldır kendini emekliliğe ayırmış. Gotham şehrinde suç oranı artmakta ve Jim Gordon'ın emekli olmasına da günler kalmış. Kendiyle hesaplaşan Bruce tekrar kostümü giyiyor ve Batman geri dönüyor.


Okuduğum en güzel şeylerden biriydi, çizgi roman sevenler kaçırmamalı.













11 Ekim 2015 Pazar

Bahçemdeki Yabancı (A Robot In The Garden)

Deborah Install, Altın Kitaplar

Çeviri : Esat Ören


Kahramanımız Ben'in karısıyla sorunları var, aslında kendiyle de sorunları var. Pek amaçsız, gevşek biri. Üşengeç mi desem?  Veteriner hekim olmak istemiş yarım bırakmış. Eski püskü hurda arabasını değiştirmemiş, bahçe kapısını bir türlü tamir etmiyor vs vs. Bir gün Ben'in bahçesine minnacık bir robot geliyor, atları seyreden robotun yanına giden Ben robotçukla konuşmaya başlıyor. Zamanla robotla yakınlaşan Ben, ufaklığın içindeki cam silindirin çatladığını ve bir sıvı sızdırdığını fark ediyor. Böylece üşengeçliğini yenerek robot Tang ile beraber inanılmaz bir yolculuğa çıkıyor.

Zevkli bir kitaptı, sevdim. Dostluk hikayesi ya da yol macerası olarak okuyabilirsiniz. Ben her iki türü de severim. Bunu da beğendim.






9 Ekim 2015 Cuma

Dörtlerin İmzası (The Sign of the Four)

Sir Arthur Conan Doyle, İthaki Yayınları

Çeviri : Aslıhan Kuzucan


Bu maceranın Sherlock Holmes tarihinde önemi büyük. Sevgili Doktor Watson, biricik Mary'si ile bu dava sayesinde tanışıyor. Mary, kahramanlarımızdan yıllardır kayıp olan babasını bulmalarını isteyince, danışman dedektif ve doktor arkadaşı, egzotik bir maceraya girişiyorlar.İşin içinde hazine sandığı, Hindistan ve tek bacaklı bir adam da var.

Klasik bir Sherlock Holmes polisiyesi.



2 Ekim 2015 Cuma

Al Pacino


Lawrence Grobel, Zodyak Kitap

Çeviri : Merve Namlı


Bu bir biyografi değil. Lawrence Grobel'in yıllar boyu Pacino ile yaptığı röportajların toplu halde sunulduğu bir kitap. Her nasılsa Grobel, Pacino ile özel hayatında yakın dost olmuş. Böylece içe kapanık canımız aktörümüz ile samimi konuşmalar yapabilmiş.

İlk röportaj 1979 tarihli, sonrasında 80'ler, 90'lar ve 2000'li yıllarda Pacino'nun kariyerini takip ediyor röportajlar. Al Pacino'yu çok sevdiğim için merakla okudum ve ne denli derinlikli bir sanatçı olduğuna hayret ettim.