30 Kasım 2015 Pazartesi

Eleanor & Park


Rainbow Rowell, Pegasus Yayınları

Çeviri : Müge Kocaman Özçelik



Eleanor karman çorman kızıl saçları, iri bedeni ve tuhaf giysileri ile okul otobüsüne meteor gibi düşüyor. Eleanor'a oturması için tek yer veren de Park, çizgi roman düşkünü, yarım kan Koreli, müzik düşkünü bir delikanlı. Bu ikisi, hiç konuşmasalar da yavaş yavaş yakınlamaya başlıyorlar. Eleanor her gün okul yolunda Park'ın çizgi romanlarına göz atarken bir bakıyor kafa kafaya vermişler, beraber okuyorlar X Men'i Batman'i...


O kadar güzel yazmış ki Rainbow Rowell, gayet doğal bir şekilde ilerliyor gençlerin muhabbeti. Ayrıca Eleanor'un tuhaf hallerinin, saçının bile açıklaması var ilerleyen sayfalarda. Hikayenin arka fonunu da 80'lerin güzel şarkıları oluşturuyor. Kaset doldurup karışık kasetlerden walkman'de müzik dinliyor kahramanlarımız. Aah ah!


Son derece naif, içinize işleyecek bir aşkın öyküsü bu. Harika bir kitap, bayıldım. Eleanor ve Park'tan sonra en çok Park'ın annesiyle babasını sevdiğimi de söylemek isterim:)




29 Kasım 2015 Pazar

Kingdom Come


Mark Waid, Alex Ross ve Todd Klein, JBC Yayıncılık

Çeviri : İlke Keskin


Harikulade, karanlık bir çizgi roman. Okuduklarımın belki de en iyisi. Batman Kara Şövalye Dönüyor ile kapışır, o derece.


İnsanlar süper kahramanlara sırtını dönünce, kahramanlarımız da uzaklara gidip inzivaya çekilmiş. Onların boşluğunda süper insan türü kahramanlığa soyunmuş ama hiç sorumluluk almadan. İnsan hayatı esastır diyen ve bu yüzden eski kafalı bulunan kahramanlarımıza karşılık süper insanlar ne olursa olsun diyerek saldırmakta, hareketlerinin sonuçlarını düşünmeden dünyayı kaosa sürüklemekte. Sonunda bu hareketleri geri dönülemez bir felakete sebep olunca, Adalet Takımı Justice League'i yeniden toplamak için Wonder woman Diana harekete geçiyor. İlk ikna etmesi gerekense, insanlığa küsmüş olan Superman.

Bayıldım dostlar, gerçek bir çizgi roman şaheseri.























Zamanın Efendisi Hugo Cabret ve Buluşu (The Invention of Hugo Cabret)


Brian Selznick, Artemis Yayınları

Çeviri : Merve Solmaz


Hugo Cabret bir resimli roman. Metinler sadece çok gerekli yerlerde giriyor. Olayları Brian Selznick resimlerle anlatmayı tercih etmiş.


Hugo Cabret, 1931 yılında Paris'teki  Montparnasse Tren İstasyonunda yaşayan kimsesiz bir çocuktur. Gizlice istasyondaki saatlerin bakımını yapar. Bir yandan da tavan arasındaki küçük odada sakladığı robotu tamir etmeye uğraşır. Bunun için gerekli parçaları, istasyondaki oyuncakçı dükkanından çalar. Dükkanın sahibi yaşlı adam bir gün Hugo'yu yakalar ve böylece kahramanımızın hayatını değiştirecek serüvenler başlamış olur.


Harikulade bir kitap Hugo. Hikayesinden çok etkilendim. Çizimleri okşadım okurken, okuması inanılmaz zevkliydi. Paris atmosferi, sinemanın sihri, mekanik oyuncakların cazibesi beni büyüledi.


Bu arada Martin Scorsese'in Hugo filmi bu kitaptan uyarlanmış meğersem. Hemen izlemeli.

































28 Kasım 2015 Cumartesi

Batman Dedektif Hikayeleri : İmparator Penguen (Batman Detective Comics Volume 3 Emperor Penguin)


John Layman, JBC Yayıncılık

Çeviri : İlke Keskin


Penguen olarak bilinen suçlu Oswald Cobblepot, aile ismini Gotham şehrine yadigar bırakmaya kararlıdır. Öncelikle büyük bağış yaparak Martha Wayne Çocuk Merkezinin ismini kendi annesinin adıyla değiştirir. Sonra Bruce Wayne'i suikastten kurtarıp günün kahramanı haline gelir ki suikastı zaten kendi düzenlemiştir. Fakat sağ kolu Ignatius Ogilvy, Cobblepot'u devirip İmparator Penguen ismiyle onun suç şebekesinin başına geçmeyi planlamaktadır. Bu esnada Joker'den etkilenen psikopat çeteler ve Poison Ivy Gotham'ı karıştırmaktadır.


Fena değildi ama çok da bayılmadım. Arada bir de Merrymaker (Cümbüşçü) ve Clayface de hikayeye katıldılar. Çok karışınca ben pek sevmiyorum hikayeyi sanırım.


Baskı kalitesi ve çeviri her zamanki gibi mükemmel.




Küller Ve Kor (An Ember in the Ashes)


Sabaa Tahir, Epsilon Yayınları

Çeviri : Kübra Tekneci


Savaş alanı mabedimdir. Kılıcın ucu rahibimdir. Ölüm dansı duamdır. Öldürücü darbe kurtuluşumdur.


Antik Roma'yı andıran, acımasız imparatorun yumruğu altında ezilen bir dünyaya götürüyor bizi Küller ve Kor. Laia, bu imparatorluğun en çok ezilen Alimler ırkına mensup, büyük annesi ve büyük babası ve erkek kardeşi ile göze batmamaya çalışarak yaşayıp giderken, kardeşi Darin imparatorluğa ihanetten tutuklanıyor. Laia, Darin'i kurtarmak için Direnişçilerle anlaşma yaparak onların casusu olup Savaşçılar kalesi Blackcliff'e giriyor.


Uzun yıllar süren yabanıl eğitimlerle imparatorluğa sadık maskeli askerler yetiştiren Blackcliff Akademisinin en parlak öğrencisi Elias ise imparatordan nefret ediyor, tek amacı okuldan kaçmak ve özgürlüğe kavuşmak. Elias'ın en yakın dostu, okulun tek kadın öğrencisi Helene ise daima onun arkasını kollasa da asla imparatorluğa ihanet etmeyi düşünmeyen inançlı bir asker..


Çok geçmeden Elias ve Laia karşılaşıyorlar ve kaderlerine birbirine geçiyor.


Kitabın iki anlatıcısı var. Bir yandan Laia'nın gözünden Darin'i kurtarmak için yaşadıklarını, köle kız olarak casusluk yapmaya çalışırken yavaş yavaş cesaretini bulmasını okuyoruz. Beri yandan Elias bize imparatorluk düzenini, Blackcliff okulundaki acımasız sistemi, ruhen ve bedenen özgür olma arzusunu, Helene ile dostluğunu anlatıyor. Bir de kahinler var, kırmızı gözlü ve asla ölemeyen bu varlıklar, geleceğe dair kehanetleri ile hikayeye yön veriyorlar.


Kitabın teması, imparator ve onu devirmeye çalışan direnişçiler, Laia, çöl memleketi, geleceği gören kahinler bana hep Star Wars'ı anımsattı. En başta bu yüzden kitabı okumak istemiştim. Tabii kitap bambaşka diyarlarda geçiyor ve umut etmeyi, direnmeyi, vazgeçmemeyi temel alan temasıyla zevkle okunuyor.


Beğendim, serinin devamını bekliyorum. Özellikle Helene hayranlık uyandıran bir karakter. Bu arada ikinci kitabın adı da açıklandı :  A Torch Against The Night.





23 Kasım 2015 Pazartesi

Kızıl Kraliçe (Red Queen)


Victoria Aveyard, Pegasus Yayınları

Çeviri : Onur Kınacı Birler



Kızıl Kraliçe'yi Pegasus Yayınları bir tantana ile Kitap Fuarında özel kutusuyla satışa sürdü. Goodreads'deki yorumları da iyiydi, ben de alıp hemen okudum.


Kızıl Kraliçe'nin anlattığı dünyada insanlar kanlarının rengine göre ikiye ayrılmış. Gümüş kanlılar üstün ırk sayılırken, kırmızı kana sahip kalabalıklar ezilmiş, ölsünler diye bitmek bilmeyen savaşa gönderilmiş, en ağır işlerde kullanılmış. Gümüşlerin her birinin özel bir yeteneği var, kimi akıl okuyor, kiminin fiziksel kuvveti ölümcül, kimi suyu kimi ateşi bükebiliyor. Kızıllara hükmetmeyi hak bilmişler, berikiler de ezilmeyi kabul etmiş.


Kahramanımız Mare hizmetçi olarak girdiği Gümüş kralın sarayında beklenmedik olaylar sonucu bir prensese dönüşüyor. Fakat entrikalarla dolu saray hayatında kime güveneceğini de zor yoldan öğrenmesi gerekiyor.


Kitap akıcı yazılmış, çevirisi de düzgün. Fakat benim iki sıkıntım var.

Bir, kitabın dünyasını çok algılayamadım. Yani teknolojinin neresinde duruyorlar, zeplin uçuyor, jetler gidiyor ama neden masalımsı elmas camdan sarayda yaşıyorlar. O konuda biraz kafa karışıklığı oldu.

İki, kitap okuduğumuz başka bir sürü bu ip kitaba benziyor. Özel yetenekler, elektriğe hükmeden kız, en başta arenadaki oyunlar.. Ne bileyim insanın aklına Açlık Oyunları, Taht Oyunları, Yetenek, Ateş Laneti gibi kitaplar geliyor. Daha da gider bu liste.


İyi hoş, sıkılmadan okudum ama illa okumalısınız diyemem.







22 Kasım 2015 Pazar

Mezardan Uyanan (Up From the Grave)


Jeaniene Frost, Artemis Yayınları

Çeviri : Bilge Gündüz


Gece Avcısı Serisi, 7.ve son kitap.



Usta Vampir Bones ile ölümcül karısı Azrail Kedicik'in maceraları bu kitap ile sona eriyor. Oldukça rahat okunan bu serinin her kitabında olduğu gibi, son bölümde de nefes alma arası vermeden olaylar art arda geliyor. Kahramanlarımız maceradan tehlikeye koşuyorlar. Ya da onların durumunda uçuyorlar desek daha doğru.


Bu kitapta Cat ile Bones, Cat'in eski takım arkadaşlarının ortadan kaybolduğunu öğreniyorlar ve arkadaşlarını kurtarmaya çalışırken şimdiye kadarki en tehlikeli serüvenlerini yaşıyorlar. Üstelik, vampirler ve gulyabaniler arasında dünya savaşı çıkmasına sebep olacak bir sırrı öğreniyorlar. Bu savaşı engellemek içinse hayatlarını ortaya koyuyor evlere şenlik çiftimiz.

Mencheres, Ian, Spade ve Denise yine karşımıza çıkan sevdiğimiz karakterlerden. Medyum Tyler ile salyalı köpeği de bu kitapta yeniden hizmetlerini Kedicik'e sunuyorlar. Tabii yeraltı dünyasının kraliçesi Marie de olaylara karışıyor. Tek eksik, efsanevi Voyvoda Tepesh, onun da mazereti büyük.


Okuması çok zevkli bu seri bittiği için üzgünüm, acayip kafa dağıtıcı kitaplardı.





21 Kasım 2015 Cumartesi

Simirna Cinayetleri -1 : Düello


Suphi Varım, Labirent Yayınları


Düello, her şeyden önce atmosferi ile akıl çelen bir kitap. Olaylar 1890 senesinde İzmir'de geçiyor. Kahramanlarımız o cafe senin, bu restoran benim gezip Belle Vue'de yürüyüş yaptıkça içimiz gidiyor, İzmir nasıl da Paris imiş bir vakitler diye.


İşte bu Levanten İzmirin tanınmış simalarından; dillere destan koleksiyonu ile herkesi kıskandıran Sör Charles Williams bir gece öldürülünce, aile dostu arkeolog Ronald Morgan cinayeti çözmek için uğraşmaya başlıyor.


Fakat bu kitabı zor okudum ben, sayfalar geçmek bilmedi, sebebi de cinayetin işlenmesi ve  kahramanımızın cinayetin peşine düşmesi için 70. sayfaya dek beklememiz. Buraya kadar da sürekli yeni karakterler ekleniyor hikayeye. O kadar çok isim ardı ardınca geliyor ki, onun nişanlısı, bunun arkadaşı, evin oğlu, dul kızı, İtalyan, Amerikalı, Alman, İngiliz derken takip etmek epey zorlaşıyor. Çünkü bu isimlerin hiç birini gözümüzde canlandıramıyoruz. Bu kadar karaktere gerek var mıydı bilmedim. Keşke kitabın başında Agatha Christie hikayelerindeki gibi bir "Bu romandaki karakterler" listesi olsa idi. Eminim çok işe yarayacaktı.


Bir diğer hoşlanmadığım yönü de diyaloglar oldu, bana yapay gelen bir tarzda konuşturmuş yazarımız karakterleri. Hiç birine ısınamadığım gibi kitabın içine de giremedim bir türlü.


Serinin devamında 2 kitap daha var: Kabus ve Gölge. Onları da almıştım ve okumayı planlıyordum. Fakat karakterlere sempati hissetmediğim için salt 19.yüzyıl İzmiri uğruna kitapları okuyabilecek miyim, orası meçhul:(



15 Kasım 2015 Pazar

Son Şura


Sezgin Kaymaz, April Yayıncılık


Sevinç Kuşları, 3.kitap


Sezgin Kaymaz'ın Sevinç Kuşları üçlemesi, Son Şura ile tamamlanıyor. Kahramanlarımızla son kez buluşuyoruz artık, onları bir daha görmeyeceğiz. Başka bir gerçeklikte, onlar yaşamlarına devam edecekler. Canım Veysel, Naim, Hayri, Celil, Zila, Kübra, Gıyas, Deccal, Nazlı, Kıvırcık, Uğur, Taşkın ve daha onlarca rengarenk karakter kuşlarını uçurup gidiyorlar artık.


Kitap 7 Kasım'da fuarda ilk kez yayınlandı. Satın alan ilk kişi de benim:) Fakat şaşırtıcı, hemen okuyamadım kitabı. Ne bileyim, bunu da okuyunca bir başka Sezgin Kaymaz kitabı için daha ne kadar bekleyeceğiz, bilmiyorum ki? Neyse, sabrım 1 hafta bile sürmedi, kitabı aldığımın haftası okuyup bitirdim.


İkinci romanda olanların üzerinden 20 sene geçiyor ama bu 20 senenin geçişini ve 20 senede Ankara'nın ne biçim değiştiğini o denli akıcı anlatmış ki yazarımız, Ankaralı olmadığım halde onun özlemini paylaştım. Biz de Istanbul'da şehrimizi kaybettik çünkü. Bir Taksim Meydanımız bile yok.


20 sene sonra, Deccal Ağam ceketini asıp gitmişken, Japon namlı bir bela türüyor Ankara'da. Japon; Zila ile İrfan'ın; Kübra ana ile Gülhan'ın yaşadığı meşhur apartmanı almaya kalkışınca Gülbahçe İş Takip işe karışıyor. Böylece tüm kahramanlarımız son şurada bir araya gelip son oyunu oynuyorlar.


Serinin final kitabı olmasına rağmen yeni katakterler ekleniyor hikayeye: Ramazan Şerif, müdür Cüneyt, şöför Turna (allah onun binbir türlü belasını versin:), Ziya Amirim. Önceden tanıdıklarımız da adeta resmi geçit yapıyor. Ve finalde tüm hikaye bağlanıyor.


Aaa, allaa allaa, bak yaa diyerek okudum romanı, sonunda yüreğim kabardı yine:)


Kitabın kapağı hakkında da bir iki laf edeyim. İlk gördüğümde epey yadırgadım. Yazarın diğer kitapları (Bakele'den evveli) İletişim Yayınlarından çıkmıştı ve kapak tasarımları daha farklı idi. Daha klasik seçimlerdi ve çok hoşuma gidiyordu o kapaklar. Son Şura biraz tuhaf geldi o yüzden gözüme. Ankara detayları ile bezeli bir kapak. Yavaş yavaş alıştım diyebilirim:)


Sonuç olarak, tekrar diyorum ki : İyi ki Sezgin Kaymaz var ve iyi ki roman yazıyor:)


Algan Sezgintüredi, Judy, Sezgin Kaymaz

İmzalı kitabım:)




8 Kasım 2015 Pazar

Mart Menekşeleri (March Violets)


Philip Kerr, Alfa Yayınları

Çeviri : Zeliha Babayiğit


Bernie Günther 1. Kitap


1936.. İkinci Dünya Savaşından önceki son altın günlerde Berlin. Nasyonal Sosyalist partinin yasakları ve baskıları artmakta. Kadınlara iş hayatından el çektiriliyor. Yahudiler mücevherlerini satıp ülkeden kaçmalarını sağlayacak pasaportların peşinde. Beri yandan şehir meşhur Olimpiyat Oyunlarına hazırlanmakta. Nazi yöneticiler Aryan ırkının üstünlüğünü göstermesini beklerken  Amerikalı zenci atlet Jesse Owens 100 metrede kanatlanıp uçacak halbuki.


Birinci Dünya Savaşında Türkiye'de cephede savaşmış, ardından polislik de yapan kahramanımız Bernhard Günther bu şehirde bir özel dedektif. Son zamanlarda en çok kayıp insan vakası alıyor, SS'lerin elinde kaybolup giden insanların peşinde koşuyor. Eski sekreterinin düğününden çıktığı bir gece, oldukça zengin bir sanayicinin evine davet ediliyor ve sanayici Bernie'ye reddedemeyeceği bir teklifte bulunuyor. Sanayicinin kızı ve damadı evlerinde öldürülmüş, ardından ev kundaklanmış, kasadaki değerli mücevherler kaybolmuştur. Bernie'den istenen bu mücevherleri özellikle de paha biçilmez elmas kolyeyi bulmasıdır. Kahramanımız arayışında ilerledikçe, bir yanda Hitler'in sağ kolu Himmler'in beri yanda Nazi generali Göring'in bulunduğu akılalmaz tehlikelerin ortasına düşer.


Nefis bir kitap, çok beğendim. Özellikle Nazi Almanyası atmosferi inanılmaz gerçekçi ve bazen o kadar benzerlikler görüyorsunuz ki, insan ürpermeden edemiyor. Müthiş bir dönem romanı. Alfa Yayınları da tüm seriyi basıyor, hepsini okuyacağım.