22 Aralık 2016 Perşembe

Leviathan Uyanıyor (Leviathan Wakes)


James S.A. Corey,  İthaki Yayınları

Çeviri : Cihan Karamancı


Enginlik Serisi, 1.kitap


Herşey The Expanse dizisini izlememle başladı, diziye öyle bir takıldım ki, gece geç saatlere kadar oturdum laptopun karşısında, göz altlarım çıktı uykusuzluktan. Diziyi bitirmeme iki bölüm kala, hem de Cuma gecesi, elimdeki tuğla gibi telefonumu bilgisayarın üzerine düşürdüm. Dizi izlerken bilgisayarı kırdım yani dostlar, mal gibi ortada kaldım. Dizi harikaydı ve devamında ne olduğunu öğrenmek zorundaydım. Dolayısıyla dizinin uyarlandığı Enginlik serisini okumaya koyuldum.


Leviathan Uyanıyor kesinlikle okuması çok zevkli bir bilim kurgu romanı. Kahramanları hemen benimseyip hikâyenin içine kolaylıkla girebiliyoruz. Yazarın kurguladığı geleceğin dünyasına, daha doğrusu Dünya, Mars ve Kuşak'tan oluşan sisteme de inandım ben.


Bu gelecekte Dünya'yı Birleşmiş Milletler yönetiyor. Mars'ta kubbeler altında yapay bir dünya yaratmışlar ve bağımsız cumhuriyetlerini kurmuş Marslı insanlar. Bir de asteroit kuşağında yaşayan, varoş muamelesi gören Kuşaklılar var. Kuşaktan bir terör örgütü doğmuş: DGİ, Dış Gezegenler İttifakı. Olayları başlatan Canterbury gemisini, görünmezlik teknolojisine sahip başka bir gemi patlatınca bu işi kimin yaptığı bir türlü anlaşılmıyor. Dünya mı, Mars mı, DGİ mi? Canterbury'den kurtulan mürettebat ufak bir mekikte mahsur kalıyorlar ve Marslıların kucağına düşüyorlar.


Beri yandan astreoit kuşağındaki Ceres'de dedektif Josephus Miller, kayıp bir kızı, Julie Mao'yu aramakta. Zaten hikâyeyi iki taraftan okuyoruz: Julie'yi arayan Miller ve gemisi Canterbury'i kimin patlattığını bulmaya çalışan Kaptan Holden. Tabii sonunda kahramanlarımız karşı karşıya geliyorlar ve güneş sistemini karıştıran komployu çözmeye çalışıyorlar.


Bayıldım bu kitaba, kesinlikle seriye devam edeceğim. Ama umarım diğer kitaplarda Mars'a da giderler. Mars'ı okumayı çok istiyorum :)


Bir uzay macerası, rahatlıkla okunan bilim kurgu romanı arıyorsanız işte Leviathan Uyanıyor tam size göre!





12 Aralık 2016 Pazartesi

Siz Hiç ODTÜ'de Çocuk Oldunuz mu?


Cem Danyal Arslan, Pusula Yayıncılık


Bu sene okuduğum yüzüncü kitap sevgili arkadaşımın anı kitabı oldu, ne mutlu bana. Bu ilk kitabında yazarımız bize 1972 - 1980 yılları arasında o uçsuz bucaksız ODTÜ kampüsünde bir çocuk olarak yaşamanın ne demek olduğunu anlatıyor. Ufacık bir çocukla beraber o çalkantılı yılları yaşıyoruz devrimci ODTÜ kampüsünde. Avantajı büyük; kampüste her yere girip çıkmış; çocuk olmanın getirdiği dokunulmazlıkla hem eylemci abilerin ablaların hem de onları zapt etmeye çalışan jandarma ekibinin arasına girebilmiş mesela.

Çok hoşuma gitti bu küçük kitap, çünkü sizi alıp pek çok özlediğimiz o eski Türkiye'ye götürüyor. Ne bileyim, Hatırla Sevgili dizisini izlemek gibi bir zevk veriyor kitap. Devamını bekliyoruz.



11 Aralık 2016 Pazar

Ruhlar Kütüphanesi (Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları 3.Kitap)


Ransom Riggs, İthaki Yayınları

Çeviri : Aslı Dağlı


Upuzun maceranın üçüncü ve son bölümünde, Jacob ile Emma kendilerini Viktorya döneminin en rezil ve sefil döngüsünde buluyorlar. Sefaletin ve alçaklığın, ihanetin ve düzenbazlığın kol gezdiği tehlikeli sokaklarda kayıp Bayan Peregrine ve arkadaşlarının peşinden koşarlarken Jacob'ın yetenekleri de gelişiyor.


Bu kitap bence sakız gibi uzadıkça uzadı, bitmek bilmedi dostlar. Yani şu eski fotoğraflar olmasa bu kitapları okur muydum, ondan bile emin değilim. Bir avuç çocuğun serüvenlerini okumak için yaşımın geçtiğini de kabul etmiyorum; getirin Edith Nesbit'i, getirin Enid Blyton'ı, bayıla bayıla okurum.


Ama Tuhaf Çocuklar çok uzadı ve sıktı. Bitmesine sevindim.



Bu Da Geçecek (También esto pasará)


Milena Busquets, Domingo Yayınları

Çeviri : Seda Ersavcı


Kitap, 40 yaşında annesini kaybeden Blanca'nın iç dünyasını anlatıyor. Sevgilileri, eski kocaları, arkadaşları ile ilişkilerini irdeleyen Blanca, kaybıyla başa çıkmaya çalışıyor.


Kitabın çok iddialı, acayip havalı tanıtım yazıları, pek yüksekten övgüleri filan var ama bence okumasam da olurmuş.



10 Aralık 2016 Cumartesi

Hayalet Koşucu (The Ghost Runner)


Parker Bilal, Kırmızı Kedi Yayınevi

Çeviri : İdil Dündar


Makana 3.Kitap


Melankolik kahramanımız Makana, bu macerada yine çapraşık bir vakanın göbeğinde buluyor kendini. Aslında başlangıçta işi gayet basit, kodaman bir avukatı takip ederek karısını aldatıp aldatmadığını karısına rapor etmek. Avukatın feci şekilde yanmış bir kızla alakasını keşfedince işler karışmaya başlıyor. Bu kızın babası, avukatın da müvekkili olan Musab, yıllar önce Mısır'dan kaçıp cihatçılara katılmış, aranan bir suçlu. Musab'ın bir şekilde ülkeye dönerek kızını öldürdüğünü düşünen Makana, adamın köyüne giderek çöl kumlarını eşeleyince geçmişe uzanan bir cinayetler zincirini tetikliyor.


Kitabın atmosferi yine olağanüstü, önce Kahire'nin curcunası, ardından Makana'nın cinayetlerle karşılaştığı ufak, derbeder Siva kasabası mükemmel bir şekilde yazılmış, Makana ile kavurucu güneşin altında, tozlu çöl yollarda geziniyoruz; o ikiyüzlü kasaba halkının sakladığı sırrı beraber eşeliyoruz. Kahramanımız alabildiğine gerçek, dinmek bilmeyen acısı ile elle tutulabilecek, gözle görülebilecek hakiki bir karakter. Diğer tipler de çok başarılı, komiser muavini Hamama, alkolik doktor Medine, otelci Naci, görmüş geçirmiş Lokman; hepsi de capcanlı karşımızdalar. 


Okuması çok zevkli, çok güzel yazılmış nefis bir roman Hayalet Koşucu, çok sevdim.






2 Aralık 2016 Cuma

Yeni Moda Turuncu (Orange Is the New Black)


Piper Kerman, April Yayıncılık

Çeviri : Nihan Çevirgen


Kahramanımız Piper, kitabında defalarca belirttiği gibi sarışın, güzel bir kadın. 10 sene önce gençlik başında duman heyecanları ile uyuşturucu kuryeliği yapmış. Bu yüzden hapse girince de mapusluk hayatını yazmaya karar vermiş.

Dizisi nasıl bilemiyorum da kitap gerçekten sıkıcı, mânasız ve gereksiz. Kötü yazılmış, kötü bir kitap. Uzak durun derim. Amerika'da kadın hapishanesindeki hayatı okumazsa ölecek hastalığına yakalanmadıysanız, bu kitabı okumak için hiçbir sebebiniz yok.



25 Kasım 2016 Cuma

Sıcak Kafa


Afşin Kum, April Yayıncılık


Sıcak Kafa benim için yılın sürprizi idi. Ülkemizden bu denli yaratıcı bir fikir çıkması, üstelik bu fikir üzerine harika bir distopya romanı yazılması müthiş ve bu kitabı herkesin okumasını, kitabın yabancı dillere çevrilmesini istiyorum.


Kitabımız tüm dünyayı saran bulaşıcı hastalığın pençesindeki İstanbul'da geçiyor. Yazarımız bu dünyayı kısa romanında çok güzel oluşturmuş, inanıyor ve içine giriyoruz bu aklını yitirmiş dünyanın. Kahramanımız da kaotik İstanbul'da, hastalığa yakalanmadan bir arkadaşını bulmaya çalışıyor.


Kitabın sonuna kadar "acaba ne olacak" diye heyecanlanarak okudum, merak duygusu finale kadar devam etti kitabın. O kadar ki, gece uykusuz kalıp okumaya devam ettim, elimden bırakamadım. Kitabın en hoşuma giden yanı da şu; distopya olduğu halde son derece de muzip bir dille yazılmış Sıcak Kafa. Gülerek, şaşırarak okudum ben bu kitabı.


Harika bir kitap ve büyük bir başarı, bence herkes okumalı.





20 Kasım 2016 Pazar

Bakir İntiharlar (The Virgin Suicides)


Jeffrey Eugenides, Domingo Yayınları

Çeviri : Solmaz Kâmuran


Jeffrey Eugenides'in Middlesex romanına tek kelime ile bayılmıştım. O yüzden Bakir İntiharlar'ı fuardan dönüşte hemen okudum.


Lisbon kızkardeşler, mahalledeki oğlanların rüyalarını süsleyen adete tapındıkları beş kızkardeş. Kızlar tutucu, yobaz annelerinin baskısı altında adeta nefes alamadan yaşamaktalar. Günün birinde bu hayattan kurtulmak için intihar etmeye başlıyorlar, beşi birden sırayla kendini öldürüyor.


Mahallenin oğlanları kızlara o denli hayranlar ki, 20 sene sonra bu intiharların sebebini araştırıyor, o günlerin tanıklarıyla, mahalle sakinleriyle konuşup kızkardeşleri anlamaya çalışıyorlar. Kitabı oğlanların ağzından okuyoruz zaten, olan biten herşeyi onlar anlatıyor bize.


ben zaman zaman John Green tadı aldım kitabı okurken, biraz da içim sıkıldı. Pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Hatta şu kızlar ölse de bitse şu kitap dedim bir noktadan sonra. Halbuki daha çok seveceğimi düşünmüştüm.


Eugenides'in başka kitabını bulursam okur muyum peki? Kesinlikle evet, Middlesex'in bendeki kredisi bâkidir.



6 Kasım 2016 Pazar

Harry Potter ve Lanetli Çocuk (Harry Potter and the Cursed Child)


 J. K. Rowling,  John Tiffany,  Jack Thorne; Yapı Kredi Yayınları

Çeviri : Sevin Okyay,  Kutlukhan Kutlu


Londra'da sahnelenen tiyatro oyununun metni bu kitap. O yüzden çok hızlı okunuyor. Ben sevmedim bu hikâyeyi. Seveni vardır elbet. Bana saçma geldi, Delphi özellikle imkansız yani olmamalıydı.


harry Potter serisini birkaç yılda bir baştan sona okuru, bunu bir daha okuyacağımı sanmıyorum. Bir Harry Potter hikâyesi değil de Fanfiction.net'te yayınlanan bir hayran kurgusu olabilir bence bu ancak.



3 Kasım 2016 Perşembe

Sokak Kedisi Bob (A Street Cat Named Bob)


James Bowen, Yabancı Yayınları

Çeviri : Işıl Karahanoğlu Zaimoğlu


Bu kitap James ile Bob'un gerçek hikâyesini anlatıyor. Uyuşturucu bağımlısı James'in hayatı sokakta rastladığı kedi sayesinde değişiyor. Çünkü James kediyi sahiplenip sorumluluğunu üstlenince onu iyileştirmek ve ona güzelce bakabilmek için iş buluyor, hırsla çalışıyor, vazgeçmiyor ve dönüşüyor; kedi iyileşirken aslında James de iyileşiyor.

Bir çırpıda okunan, basit bir kitap. Kedileri sevdiğim için okudum. Okumasam da olurdu.

Bu arada Bob'un filmi bile çekildi, katta galasına Cambridge Düşesi gelmişti.








1 Kasım 2016 Salı

Fahrenheit 451


Ray Bradbury, İthaki Yayınları

Çeviri : Zerrin Kayalıoğlu,  Korkut Kayalıoğlu


Kitap okumanın yasaklandığı, kitapların acımasızca yakılarak yok edildiği bir geleceği anlatıyor Fahrenheit 451. İnsanlar duvarları kaplayan televizyonlarının karşısında uyuşmuş, devlet sansürü köküne kadar gitmiş. Guy Montag bu ortamda kesinlikle yasak olan kitapları bulduğu yerde yakıp kül eden itfaiye ekibinde çalışıyor. (Eskiden itfaiyecilerin yangın çıkartmadığı aksine yangınları söndürdüğü sadece bir efsane bu devirde). Günün birinde Guy, kitapları yanarken evini terketmeyen kadının evinden bir kitap çalıyor ve okudukça değişmeye başlıyor. Çünkü


"Kitaplarda bir şeyler olmalıydı, hayal edemeyeceğimiz şeyler, kadının yanan bir evde kalmasını sağlayacak bir şeyler; orada bir şeyler olmalı. Bir hiç için kalmazsın."


Ne diyeyim, harika bir kitap ve günümüz Türkiye'sinde artık distopya değil de geleceğin öngörüsü gibi okudum ben Fahrenheit 451'i. Çok üzgünüm.



29 Ekim 2016 Cumartesi

Sevgilim Londra, Vincent Van Gogh'un Londra'sında Gezinti


Kristine Groenhart,  Willem-Jan Verlinden, Esen Kitap

Çeviri : Gül Özlen


Hem eşsiz bir seyahat rehberi hem de mini bir Van Gogh biyografisi olan bu kitap, Victoria dönemi Londra'sında Van Gogh ile unutulmaz bir yürüyüşe çıkmanın eşsiz deneyimini vaat ediyor. Vincent Van Gogh 1873-1876 yılları arasında henüz resme başlamamışken Londra'da yaşadı ve çalıştı. Yazar kısa hikâyeler eşliğinde okuyucuyu Van Gogh'un Londra'sına götürüyor: Nerede yaşadı? Neler gördü? Nerede çalıştı? Nerelerde yürüdü? Neler okudu? Hangi resimleri gördü? Günümüzde o günlerden kalan, hâlâ görülebilecek neler var?

Van Gogh'un Thames Nehri kıyısındaki yürüyüşlerinde ilahiler söylediğini biliyor muydunuz? Charles Dickens'ın Christmas Carols kitabını çok sevdiğini ve her yıl aralık ayında yeniden okuduğunu? Peki ya British Museum'da Rembrandt'a ait özel bir tablo aradığını? Şimdi bu kitabı elinize alıp Londra'da Vincent ile bir yürüyüşe çıkmaya hazır mısınız?


Bu oldukça akıl çelici tanıtıma rağmen kitapta beklentilerimi bulamadım. Sıkıcı yazılmış ve imlâ hataları ile doluydu, okuması zevkli değildi.



23 Ekim 2016 Pazar

Camlar Şehri (Ölümcül Oyuncaklar 3.Kitap)


Cassandra Clare , Artemis Yayınları

Çeviri : Selim Yeniçeri

Orijinal İsmi : City of Glass



Sanırım kahramanları yarı yaşımdan ufak olan kitapları okumaktan sıkıldım. Bu seriye de başladığıma pişmanım ve kocaman ciltler kitaplığımda çok yer kapladığı için kızgınım. Yeğenime versem okur mu acaba, ben sıkıldım çünkü Clary'den.


Bu kitapta Clary Camlar Şehrine gidiyor ve nihai savaş patlak veriyor. Yazarımız en azından bu savaşı güzelce anlatmış, gayet kanlı bıçaklı gerçek bir savaştı. Alacakaranlık'taki gibi bir rezillik değildi yani. Yine de birkaç kişi daha ölçmeli ve daha dramatik olmalı idi savaşın sonu. Tabii herkes bir Rowling olamaz. 


Sonuçta bu kitapta hikayeler bağlandı ve sırlar açıklandı. O halde neden 3 koca cilt daha yazmış bu karı ben anlamadım? İşte böyle sıçarcasına yazılınca soğuyorum ben o işlerden. Bu seriyi bırakıyorum, gençler okusun.





22 Ekim 2016 Cumartesi

Kar Kadar Beyaz (Pamuk Prenses Üçlemesi, 2.Kitap)


Salla Simukka, Altın Kitaplar

Çeviri : Doğanay Banu Pinter


Pamuk Prenses Üçlemesi, 2.Kitap

Lumikki Andersson yaşadığı korkunç olayları unutmak ve şehirden uzaklaşmak için tatile çıkar. Kırmızı kiremitli çatıların güneşte pırıl pırıl parladığı Prag'a gider. Ancak her turistin yaptığı gibi şehrin keyfini çıkarmaya çalışırken takip edildiğini fark eder. Hem de tıpkı kendisi gibi İsveççe konuşan kahverengi saçlı bir kız tarafından... Genç kız bir gün Lumikki'nin karşısına dikilir ve kız kardeşi olduğunu iddia eder.

Bu sözler Lumikki'yi korkuturken aynı zamanda içindeki macera tutkusunu körükler. Ve kendisini Prag sokaklarında bir katilden kaçarken bulur.


Bu macerada Lumikki'nin aile geçmişine dair bir takım sırlar yüz üstüne çıkmaya başlıyor. Aksiyonu ilk kitaba göre daha az, yine de sıkılmadan okudum. Son bir tane kitap kaldı, onu da okuyacağım.



15 Ekim 2016 Cumartesi

Gölge Şehir (Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları 2.Kitap)


Ransom Riggs, İthaki Yayınları

Çeviri : Aslı Dağlı


Gölge Şehir tam olarak ilk maceranın bıraktığı yerden başlıyor ve çocuklar 2.Dünya Savaşının en civcivli günlerinde, Alman saldırıları altında sarsılan Londra'ya ulaşıyorlar. Kaçırılan müdireleri Bayan Peregrine'i arayan çocukların başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmiyor elbet. Bu arada yeni bir kahramanımız hikâyeye katılıyor : Konuşan köpek Addison. Oldukça renkli bir kişilik olan Addison, zaman zaman ukâlalık da etse Emma ve Jacob'ın başı sıkışınca çocuklara yardım etmekten kaçınmıyor.


Kitapta yine eski püskü tuhaf fotoğraflar bol bol mevcut, hikâyeyi de bu fotoğraflar etrafında şekillendirmeye uğraşmış yazarımız ancak bana artık bu hikâye fazla uzamaya başladı gibi geliyor. Bundan sonra tuğla gibi bir kitap daha var. Allah aşkına bu çocukların başına daha neler gelebilir ki?

Fena değil ama sıkılmaya başladım.






9 Ekim 2016 Pazar

Miyav! Kafayı mı Yediniz Siz? (Complètement cramé! )


Gilles Legardinier, Pegasus Yayınları

Çeviri : Hakan Tansel




Önceki kitap Miyav! Yarın Yeni Bir Hayata Başlıyorum çok hoşuma gidince, bu kitabı da tereddütsüz aldım, bu da çok hoşuma gitti. Umarım Miyav! serisi devam eder ve sevimli kapakları görmeye devam ederiz.


Bu kitabın kahramanı geçkince bir bey, Andrew Blake. İşten güçten bunalan bu zengin, hali vakti yerinde İngiliz beyefendisi hayattan kaçış yolu olarak ilginç bir yöntem buluyor : Fransa'da köhne bir malikanede uşak olarak işe giriyor. Tabii burada yuh artık diyebiliriz ama sonuçta eğlenceli bir kitap okuduğumuzun farkındayız, bunu yutuyoruz o yüzden bir güzel.


Malikane tabii hoş tiplerle dolu, dul madam; öfkeli aşçı ve kedisi, kaçık bahçıvan derken Arthur kendini komik olaylar silsilesinin içinde buluyor.


Eğlenceli, hoş bir kitap. İnsana iyi hissettiren cinsten sevgi dolu bir hikâyesi var. Çok hoşuma gitti.



8 Ekim 2016 Cumartesi

Zefiros - Ebedi Gençlik Rüzgarı


Gülriz Sururi, Doğan Kitap


Gülriz Sururi'nin anı kitabı Kıldan İnce Kılıçtan Keskince'yi harikulade bulmuştum. Bir An Gelir isimli devam kitabında hikâyesinin 80'lerden 2000'lere kadar olan kısmını anlatmıştı sanatçımız. Bu son kitapta ise epey yakın tarihte olup bitenleri, Engin Cezzar'ın hastalığını ve ölümü beklerken içinde bulunduğu ruh halini anlatıyor. Dolayısıyla ilk kitaptaki büyülenme durumunu yaşamadım; orada çocukluğunu, gençliğini, tutkusunu ve tiyatro aşkını anlatırken Türkiye'nin yakın tarihini de ortaya koyuyordu Gülriz Sururi. Bu kitapta iste ruhu ne denli canlı da olsa yaşlandığını hissediyoruz, ölümden o kadar çok bahsetmiş ki. Çünkü o giderse Engin Cezzar'a ne olacak ? Hayatını aynı şekilde nasıl idame ettirecek, hep bunu düşünüyor.


Kitapla beraber Gülriz Sururi'nin Müzikhallerim cd'si de geliyor. Ben özellikle sözlerini Engin Cezzar'ın harikulade Türkçeleştirdiği Let The Sunshine In - Doğsun Güneş şarkısını dinlerken çok mutlu oldum. Kimbilir acaba günün birinde bir tiyatro topluluğu geçmişte Gülriz Sururi ve Engin Cezzar'ın sahip olduğu cesareti bulup Hair'i sergiler mi?






1 Ekim 2016 Cumartesi

13.Oda (Room 13)


Edgar Wallace, Labirent Yayınları

Çeviri : Seda Çıngay


1920'lerin gangsterler dünyasında geçen klasik bir İngiliz polisiyesi. Sevdim.






29 Eylül 2016 Perşembe

Ayçöreği


Piraye Şengel, Labirent Yayınları


Kahramanımız Servet, sevimsiz bir adam. Genellikle kahramanımızı sevmek isteriz, yoksa kitapla aramıza mesafe girer, servet pek sevilesi bir tip değil. İşte bu ukala,, sevimsiz Servet, eski mahalleden komşusu Azade'ye iş teklif ediyor ve ikisi beraber Ayçöreği Dedektiflik Bürosu'nu kurup çalışmaya başlıyorlar.


Kitabın devamında bir sürü karakter işin içine giriyor, hepsine detaylıca yer verilmiş ama sorun şu ki kitap kısacık. Karakterleri anlatarak sayfalar geçiyor ve son birkaç sayfada dava çözülüyor. Bence finali çok aceleye gelmiş kitabın.


Pek beğenmedim.



Miyav! Yarın Yeni Bir Hayata Başlıyorum (Demain j'arrête!)


Gilles Legardinier, Pegasus Yayınları

Çeviri : Hakan Tansel


Amelie filmi gibi tatlı bir Fransız romanı Yarın Yeni Bir Hayata Başlıyorum. Miyav kısmını yayınevi eklemiş, kitabın kapağındaki Peru şapkası takmış kediyi düşününce, eh mantıklı geldi. Zaten kitaba dikkatimi bu kapak ve isim çekti kesinlikle. Okuyunca da hiç hayal kırıklığına uğramadım.


Kitabımız Julie'nin hikâyesini anlatıyor. Şaşkın kahramanımızın apartmanına son derece yakışıklı ve de esrarengiz bir adam taşınıyor. Julie bu adama kafayı takıyor hatta adamın hayatının aşkı olduğuna inanıyor (yüzünü bile görmeden). Adamı gözetlemek için kendini saçma hallere sokup pek komik şekilde yakalanınca tanışmış oluyorlar neyse. Tabii adamın sakladığı birşey var ve Julie bu sefer esrarı çözmek için olmadık işler peşine düşüyor.


Çok hoşuma gitti bu roman, hem romantik hem komik; asla bayağı veya vıcık vıcık değil, insana iyi gelen, pek tatlı bir kitap.



28 Eylül 2016 Çarşamba

Lilly Aphrodite'in Fırtınalı Hayatı (The Glimmer Palace)


Beatrice Colin, Epsilon Yayınları

Çeviri : Pınar Turanlı


Kitabımız Lilly'nin doğumuyla başlıyor, 1900 senesinde. Ve 1935'e dek süren dönemde Lilly'nin hayatını okuyoruz. Berlin'in o yıllardaki atmosferini çok güzel kurmuş yazarımız. Savaş dönemi acılarını bize hisettirerek anlatmış. Nazilerin yükselişini de güzelce betimlemiş. Fakat Lilly'nin fırtınalı hayatındaki fırtınalar bana biraz fazla geldi. Yani bir kızın başına gelebilecek ne varsa bı kızın başına geldi herhalde. Tam bir melodramdı Lilly'nin yaşadığı. O yüzden kitabı beklediğim kadar sevmedim.




26 Eylül 2016 Pazartesi

Vader Down


Jason Aaron, Kieron Gillen, yazarlar
Mike Deodato, Salvador Larroca, çizerler


Marvel'in Star Wars çizgi romanları evreninden bir başka Vader macerası. Olaylar A New Hope filminden hemen sonra geçiyor. Orijinal karakterleri görmek çok güzel. Sadece Leia'yı biraz karakter dışı buldum.



Justice League Cilt 3 : Atlantis Tahtı (Justice League Volume 3 : Throne of Atlantis)


Geoff Johns, Yapı Kredi Yayınları

Çeviri : Anıl Bilge



Atlantis'in Orduları Ayağa Kalkın!

Aquaman olmadan önce Arthur Curry, Atlantis Kralı'ydı. Ama yüzey insanlarından nefret eden batıl inançlı Atlantisliler için yarın insan olan bir kralı sevmek çok zordu.

Arthur, Justice League'e katıldığında Atlantis'i terketti ve tahtını kardeşi Orm'a, Ocean Master'a bıraktı. O günden beri, suların altındaki dünya yüzeydeki dünyayla zorlu bir barış dönemi sürdürdü. Şu ana kadar.

Dünya'nın süper kahramanlarının dikkati başka yönlere dağılmışken, gizemli bir güç Atlantis ve yüzey dünyasını savaşın eşiğine itiyordu. Ölü sayısı artarken ve büyük bir istila başlamak üzereyken sadece Justice League uygarlığın yarısını suların altındaki bir mezara gömecek kanlı bir çarpışmayı engelleyebilecekti. Bu uyarıya kulak verin: Atlantis Tahtı'nın sahibi dünyanın kaderine karar verecek...


Bu macera tamamen Aquaman üzerine kurulmuş. O kim ya? Sen kimsin? :))) Batman için okuyordum Justice Leauge maceralarını. Bıraksam mı acaba okumayı? Aquaman umrumda bile değildi. Koca macera onu okumak zorunda kaldım. Üff.





25 Eylül 2016 Pazar

Star Wars: Darth Vader, Vol. 1: Vader


Kieron Gillen, Salvador Larroca, Marvel


Marvel'in Star Wars çizgi romanlarını epeydir merak ediyordum, sonunda ICAF - İstanbul Çizgi roman ve Sanat Festivalinde buldum bir iki tane.

Bu ciltte Vader serisinin ilk 6 fasikülünü bir araya getirmişler. Hikâye, Episode IV sonrasında Vader'ı takip ediyor. Çok beğendim. Devamını sanırım Amazon'dan almak gerek :(



Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları (Miss Peregrine's Peculiar Children)


Ransom Riggs, İthaki Yayınları

Çeviri : Aslı Dağlı


Bu kitabı Sayfa6 diye bir yayıncı basmıştı yıllar evvel, o zaman okumuştum. İthaki yeni çeviri ve müthiş bir ciltli kapak yaparak hem de serinin devamıyla beraber tekrar basınca ben de kitabı bir kere daha alıp okudum.

Yazar eski fotoğraf meraklısı ve bu fotoğrafları sergilemek için kurgulanmış bir hikâye elimizdeki de. Aslında neden üç kocacilt boyu devam ettiğini anlamıyorum, tek kitapta iş bitebilirmiş sanki.

Yine de eski fotoğraflar çok ilgi çekici, en başta bu kitabı okuma sebebim de onlardı zaten.

Not : Filmini de hiç beğenmedim :(


Tanıtım Bülteni :

Gizemli bir ada. Terk edilmiş bir yetimhane. Fazlasıyla tuhaf fotoğraflardan oluşan bir koleksiyon.

Tüm bunlar kurgu ile fotoğrafçılığı nefes kesici bir şekilde bir araya getiren ve unutulmaz bir okuma deneyimi sunan Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları romanında keşfedilmeyi bekliyor.

Yaşadığı korkunç aile trajedisi yüzünden Galler kıyılarındaki, dünyadan uzakta kalmış bir adaya yolculuk eden on altı yaşındaki Jacob, burada Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocuklar Yetimhanesi'nin yıkıntılarını keşfetmekle kalmayıp, Bayan Peregrine'in çocuklarının sadece tuhaf olmaktan çok daha fazlası olduğunun farkına varır.




24 Eylül 2016 Cumartesi

Batman : Arkham Tımarhanesi (Batman : Arkham Asylum The 25th Anniversary Edition)


Grant Morrison (yazar) ve Dave McKean (illüstratör), JBC Yayıncılık

Çeviri : Güneş Becerik Demirel


Seçkin psikolog Amadeus Arkham, akıl hastası annesinin 1920 yılında ölmesinin ardından ata yadigârı evini akıl hastalarının tedavi edileceği bir hastaneye çevirmeye girişir.

Yarım yüzyıldan fazla bir süre sonra, Arkham Tımarhanesi kasvetli koridorlarla ve tekinsiz gölgelerle dolu bir yer haline gelmiştir. Taş ve ahşaptan oluşan bu karanlık mesken, çözülmeden bırakılması herkesin yararına olan bir bilmecedir.

Yıllar boyunca, Batman'in çıldıran ve sakatlanan düşmanları bu klostrofobik duvarların arasına hapsolmuşlardır. Ses yalıtımlı hücrelerde ve ışıksız mahzenlerde kara kara düşünerek planlar yapmışlar, tekrar güçlerine kavuşacakları ve sağduyu dünyasını alaşağı edecekleri günün hayalini kurmuşlardır.

Derken o gün gelip çatar.

1 Nisan'da kaçıklar tımarhaneyi ele geçirir. Joker'in önderliğinde, hapsolmalarından sorumlu olan adama, Batman'e karşı amansız bir mücadele başlatırlar.

En büyük düşmanlarıyla asap bozucu bir zekâ yarışına girişen Batman şimdi karanlığın kalbine inmeli, en büyük düşmanlarıyla yüzleşmeli ve kendi bölünmüş kişiliği hakkındaki gerçeği öğrenmelidir - aksi halde kaçıklarla aynı kaderi paylaşmaya mahkûm olacaktır.


Bu klasik macera, okuduğum en farklı Batman hikâyelerinden biriydi. Her bir çizime uzun uzun bakmak, incelemek istiyorsunuz. Değişik bir tarzı var. Çizgi roman değil de sanat eseri adeta.











23 Eylül 2016 Cuma

Justice League Cilt 2 : Hainin Yolculuğu (Justice League Volume 2 : The Villain's Journey)


Geoff Johns, Yapı Kredi Yayınları

Çeviri : Anıl Bilge


Justıce league, iyilik adına şimdiye kadar dünyanın gördüğü en büyük güçtü. Ama herkes onlara aynı gözle bakmıyordu. Kötülüğe karşı hiç bitmeyen savaşları, süper güçlü ve kostümlü tarafların ötesinde kayıplar ve ölümlerle sonuçlanıyordu. Justice League'in masum hayatları koruma çabaları herkesi kurtarmaya yetmiyordu. Dünya'nın şampiyonları, en büyük zaferlerinin en büyük yenilgilerinin tohumlarını ektiğinden habersizdi. Çünkü trajediyle yüz yüze geldikten sonra, bir zamanlarki hallerinden daha yüce bir varlık olarak yeniden doğanlar sadece kahramanlar değildir. Kötüler de bu yolculuğa çıkabilir. Ve onlar bu karanlık yola çıktıklarında, o yolculuğun sonu Justice League'in yok oluşu olabilir. Geoff Johns (Green Lantern) ve Jim Lee'den (Batman: Hush) oluşan New York Times Çok Satanı ekibine, çizerler Gene Ha (Top 10) ve Carlos D'Anda (Deathblow) Justice League: Hainin Yolcuğu için katılıyor. Dünyanın en büyük süper kahramanları karanlığın kalbine inen bu yolculuktan kurtulabilecekler mi? Bu hikâye DC COMICS tarihin en şok edici ve şaşırtıcı anlarından biriyle bitiyor!


Justice Leaugue içinde Batman var diye okuduğum bir seri. İlk macerayı çok beğenmiştim. Bu macerada Batman fazla ortalarda değildi,tabii çok kahraman olunca sıra pek bizimkine gelmedi. Ama zevkli bir çizgi romandı.





Batman/Superman Cilt 1 : Dünyalar Arası (Batman/Superman Volume 1 : Cross World)


Greg Pak, JBC Yayıncılık

Çeviri : S.Emre Taşkrıan


Dostluklarından, Justice League ve Darkseid'dan, hatta Superman henüz uçmayı öğrenmeden önce Batman ve Superman, düzenbaz bir tanrıça tarafından başka bir dünyaya gönderilirler. Çoğu şeyin aynı olduğu ama aynı olmayan şeylerin tehlikeli bir şekilde farklı olduğu bu acayip paralel dünyada, Dünya'nın en büyük iki kahramanı ilk kez bir ekip olmak zorundadır. Ama eve dönebilmek için aynı zamanda Dünya 2'nin en büyük kahramanları, Batman ve Superman ile de işbirliği yapmaları gerekmektedir...

Greg Pak, Jae Lee, Paulo Sıqueıra, Ben Olıver Ve Yıldıray Çınar gibi çizgi roman dünyasının süper starlarının yaratıcılığını üstlendiği Batman / Superman: Dünyalar Arası cildinde, yeryüzünün en büyük iki kahramanı ilk tanışmalarından en zor saatlerine kadar başrolü paylaşıyor.


Pek sevmedim ben bu macerayı. Kahramanlarımız paralel evrendeki benlikleri ile el ele verip Darkseid ile savaşıyorlar ama hikayeyi takip etmek zordu, kopuk kopuk geldi bana biraz.



Batman - Yıl Sıfır Gizli Şehir (Batman Volume 4 : Zero Year - Secret City


Scott Snyder ve James Tynion, JBC Yayıncılık

Çeviri : Cenk Könül


Süper kahramanlar çağı başlamadan önce Batman masumları korumak ve kötüleri cezalandırmak için kanatlarını açmadan önce Gotham Şehri'nin başına buyruk oğlu Bruce Wayne yıllarca ortalıkta görünmedi. Ancak bu tam da onun ihtiyacı olan karanlık perdesiydi. Bruce, Gotham'ın sokaklarında bir sürü farklı kılıkta devriyeye çıkıp yüzü olmayan bir kahraman olarak kariyerine başlıyor.

Scott Snyder, Greg Capullo, Danny Mıkı Ve Rafael Albuquerque'den oluşan çok satan yaratıcı ekip Batman: Yıl Sıfır - Gizli Şehir'de Kara Şövalye'nin kökenine ve onun Riddler, Red Hood ve daha fazlasıyla olan ilk karşılaşmalarına dudak uçuklatan yepyeni bir bakış sunuyor.


Bu macera Batman'den çok Bruce Wayne karakterine ağırlık veriyor. Çok beğendim, çok severek okudum. Çevirisi ve baskı kalitesi de her zamanki gibi mükemmel.





21 Eylül 2016 Çarşamba

Üç Cisim Problem (The Three-Body Problem)


Cixin Liu, İthaki Yayınları

Çeviri : Zeynep Özmeral


Kitabın özeti kısaca şöyle : Gizli bir askeri proje, uzaylılarla iletişime geçmek için uzaya sinyal gönderir. Bu sinyali yakalayan, yıkımın eşiğindeki bir uygarlık ise Dünya'yı kendisi için istemektedir.


Tabii hikâye daha karmaşık. nasıl anlatacağımı bilemiyorum açıkçası. 1967'de başlıyor olaylar, öldürülen aydınlık bir bilim adamının kızını takip ediyoruz önce. Ye Wenjie beklenmedik olaylar sonucu kendini Kızıl Sahil isminde gizli bir askeri üste buluyor. Günümüzde ise Profesör Wang Savaş Komuta Merkezinde olanları anlamaya çalışmakta, Çinli ve işbirliği yaptıkları yabancı komutanlar neyi önlemeye çalışıyorlar? Komutanlar Wang'dan peşpeşe ölen fizikçilerin izini sürmesi için gizli bir örgüte katılmasını isterler. Örgüte sızmak için Wang bir sanal gerçeklik oyunu oynamaya başlar ve yavaş yavaş Kızıl Sahil'de neler olduğunu öğrenir.


Müthiş bir bilim kurgu Üç Cisim Problemi. Bir sürü yerinde anlattığı fizikle ilgili olguları anlayamadım. Yine de okudum, müthiş bir kitap bana kalırsa. Umarım devamını da okuyabiliriz.





19 Eylül 2016 Pazartesi

Dünyanın En Şanslı Kızı


Jessica Knoll, Yabancı Yayınları

Çeviri : Murat Karlıdağ



Kahramanımız Ani, görünüşte mükemmel hayatı yaşıyor. İyi bir okuldan mezun olmuş, güzel bir işi var, zengin ve asil bir adamla nişanlı. Ama aslında, ömrünce başkaları onu sevsin diye hesaplı kitaplı davranmış, kendini kaybetmiş biri. Geçmişte başına gerçekten çok korkunç bir olay gelmiş ve geri dönüşlerle Ani'nin bu olayla yüzleşmesini okuyoruz. Sonunda olmadığı biri gibi davranmaya devam edecek mi? Yoksa gerçek benliğine kavuşup özgürleşecek mi?


Bu gerilim benim kitabı zevkle okumama yetmedi doğrusu. Kahramanı da sevmedim. Bir de kitap baştan aşağı yazım hataları ile doluydu, zevkli bir okuma olmadı benim için.




18 Eylül 2016 Pazar

Çinli Zengin Sevgilim (China Rich Girlfriend)


Kevin Kwan, Mona Kitap

Çeviri : Sibel Alaş


Bu kitap tam yazın deniz kenarında okunacak, çok eğlenceli, hiç kafa yormak gerektirmeyen bir kitap. Kitabı kötülemiyorum, okurken çok eğlendim. Devamı çıkarsa koşa koşa gider alır onu da okurum, çünkü eğlenceli kitapları çok severim. Ama öyle derin edebi anlamlar, müthiş bir edebiyat ziyafeti filan arıyorsanız tabii size boş gelecektir. O durumda okuyup da bana küfretmeyin diye şimdiden uyarıyorum.


Kitap Singapur yüksek sosyetesine mensup bir grup ultra zengin Çinli arasında geçen hikâyeleri anlatıyor. Ancak bunların zenginliği bizim bildiğimiz zenginlik değil. (Hoş ne kadar zenginlik gördük de sanki). Bunlarınki artık poposunu yüz dolarlık banknotlara silme derecesinde bokunu çıkartmış bir zenginlik. Kitap sizi alıp bunların inanılmaz dünyasına götürüyor ve birkaç saat boyunca hiç sıkılmadan o hayatları takip ediyorsunuz. Arada Sabancı ismini görünce gülümsüyorsunuz hatta. Zengin gençlerden birinin en yakın arkadaşı "Mehmet Sabancı" da kitapta karşımıza çıkan karakterlerden.


Yalan Rüzgarı tadında , Gossip Girl gibilerden hafif, eğlencelik kitapları seviyorsanız kaçırmayın derim ben. Yayınevi de özen göstermiş bu kitaba, Sibel Alaş yapmış çevirisini. Gayet hoş.



15 Eylül 2016 Perşembe

Aşk Komandoları Vakası (Vish Puri 4.Kitap)


Tarquin Hall, Büyülü Fener Yayınları

Çeviri : Zeliha Babayiğit


Bir Vish Puri Polisiyesi


Kast sisteminde yaşanan çağdaş bir Romeo ve Juliet öyküsü Vish Puri'yi (ve dolayısıyla bizi) Hindistan tarihinin ve kültürünün en derinlerine götürüyor. Ram ve Tulsi birbirlerine âşık olduklarında genç kadının ailesi ölümüne bu birlikteliğe karşı çıkar. Çünkü Ram, Hint toplumunun en alt katmanı olan Dokunulmazlardandır. Neyse ki, kendilerini farklı kastlardan olan çiftlere yardıma adayan Hindistan'ın Aşk Komandoları adlı gönüllülerden oluşan bir grup çıkagelir. Tulsi'yi kurtarırlar, ama bu sefer Ram saklandığı yerden gizemli bir biçimde kaybolmuştur. Bütün bunlar yetmezmiş gibi başrakibi olan tatlı dilli Hari Kumar da Ram'i bulmaya çalışmaktadır. Puri ve ekibi Ram'in köyüne sızmak ve binlerce yıllık önyargılarla biçimlenen kast politikasında yollarını bulmak zorundadır. Ve hep olduğu gibi, Tarquin Hall'un Pencaplı obur-ötesi dedektifi iyi bir köriden de asla elini çekemez.


Polisiye sevenlerin kesinlikle kaçırmaması gereken bir seri bu. Aynı zamanda Hindistan'ın o kaotik, bol baharatlı, parlak renklerle bezeli kadim geleneklerle örülmüş büyüleyici dünyasına girmek isteyenler de benim gibi müthiş bir zevk alacaklar bu kitaptan eminim. Harika bir kitap ve enfes bir polisiye. Bayıldım.






13 Eylül 2016 Salı

Karakol Cİnayetleri (Metin Çakır 4.Kitap)


Armağan Tunaboylu, Maceraperest Kitaplar


Bir Metin Çakır polisiyesi.


Karakol Cinayetleri serinin geri kalanından oldukça farklı, bu defa başı belaya pezevenk kahramanımız Metin Çakır değil de, namlı komiserimiz Asım Ağbi. Üstelik Asım Ağbi bizzat Metin'in yardımına muhtaç ve Metin'den karakolda üzerine yıkılan cinayet davasını çözmesini istiyor. Zanlı bizim komiser, maktül de bir başka polis, hem de Asım Ağbi'niniş dışı ilişkilerinden şüphelendiği bir polis. 


Emir tepeden gelince, Metin de o leş haliyle gelip karakola çörekleniyor ve bir yandan Yavuz Başkomiser ile cebelleşir beri yandan Sarı Ekrem'in suyuna gitmeye çalışırken cinayeti çözmeye uğraşıyor, elbet mesele cinayetin ötesine geçiyor kısa zamanda.


Kahkahalar atarak okudum bu pek zevkli polisiyeyi. Ama en unutamadığım Metin'e yardım eden jigolo Dursun'un "Uskumruluk hayatım bitti" diye ağlaması idi. 


Umarım bu leş kahramanın başka maceralarını da okuruz.






10 Eylül 2016 Cumartesi

Konsey Cinayetleri (Metin Çakır 3.Kitap)


Armağan Tunaboylu, Maceraperest Kitaplar


Bir Metin Çakır polisiyesi.


Mahallenin namlı pezevengi, tiksinerek sevdiğimiz kahramanımız Metin Çakır bu macerasında boyundan büyük belalara bulaşıyor. Mahallenin pezevenkleriyle katıldığı Puştlar Konseyi oturumunda Fenerbahçe maç skorunu öğrenmek niyeti ile kahveden dışarı çıkan kahramanımız, gözlerinin önünde kahve taranınca neye uğradığını şaşırıyor. Tabii Asım Ağbi anında Metin'in suçlu olduğuna kanaat getirince bizimki çareyi yine kaçmakta buluyor.


Korktukça donuna işeyen, cahil pis yalancı kahramanımız bu sefer çok müşkül hâllere düştüğü için kitap bana öncekilerden bile eğlenceli geldi. Serinin tamamı zaten müthiş zevkli ancak bu macerada defalarca kahkaha attım. 


Sırada Karakol Cinayetleri var.




Resim Cinayetleri (Metin Çakır 2.Kitap)


Armağan Tunaboylu, Maceraperest Kitaplar


Bir Metin Çakır polisiyesi.


Polisiye diyorum ama bu seri bence başlı başına komedi. Başı bitten götü boktan bir türlü kurtulamayan namlı pezevenk Metin Çakır'ın peşinden İstanbul'un altını üstüne getiriyoruz. Kendisi cahil, pis, yalancı, korkak, korktukça da şırıl şırıl donuna işeyen leş bir adam ama kafası çalışıyor, bir de samimi. Tiksinerek seviyoruz Metin Çakır'ı.

Bu macerada Metin Çakır üstüne yıkılan çifte cinayetten yırtmaya çalışıyor. Biz de nefes nefese peşinden koşturuyoruz. Bu adam yüzünden dilime "Galerici karı" lafı da dolanmasın mı, galerici karı aşağı, galerici karı yukarı. Ne yapalım adam öyle konuşuyor.

Çok çok eğlenceli bir kitap.





3 Eylül 2016 Cumartesi

Elric: Ruh Hırsızı (Chronicles of the Last Emperor of Melniboné #1)


Michael Moorcock, İthaki Yayınları

Çeviri : Barış Tanyeri


Elric çok meşhur bir fantastik edebiyat karakteriymiş.  Bilmiyordum. Bu kitap yazarın ilk Elric hikâyelerinden oluşuyor. Yani adamın gençliğinde yazdığı ve fantazya dergilerinde yayınlanan öyküler bunlar. Dolayısıyla sevmedim. Tabii haksızlık ediyor olabilirim, ne bileyim adamın 20 yaşında yazdığı hikâyeleri beğenmediğim için yargılamak manasız. Yıllar sonra adam çok iyi bir  yazar olmuştur belki. Ne de olsa 2 tane daha Elric cildi yayınladı bunun üzerine İthaki. Yine de şu sıralar bu ciltlere bir şans vermeyi düşünmüyorum.



30 Ağustos 2016 Salı

Ölüler Sır Saklamaz (Silent Witnesses)


Nigel McCrery, NTV Yayınları

Çeviri : Algan Sezgintüredi


Ölüler Sır Saklamaz polisiye düşkünleri için biçilmiş kaftan. Adli tıbbın teşhis yöntemlerinin yüzyıllar içindeki keşif ve gelişmelerini üstelik gerçek vakalar eşliğinde anlatıyor kitabımız. Parmak izi, balistik, kan grubu ve günümüzde DNA yöntemlerinin keşiflerini ve gelişmelerini okuyoruz kitapta. İlginç bilgilerle dolu bir kitap bu; misal insan kanı ile hayvan kanı 1901 senesine dek ayırt bile edilemiyormuş. Kitabı okurken bizim de ne denli geri kalmış bir toplum olduğumuzu düşünmemek elde değil. Avrupa'da 1794 senesinde balistik araştırması ile suçlu yakalanıyormuş.


Tanıtım bülteni:

İngiltere'de 1996 yılında başlayan, bugün 18. sezonu yayınlanan Silent Witness dizisinin yaratıcısı,
yazar Nigel McCrery'den solukları kesen bir kitap.

ÖLÜLER SIR SAKLAMAZ adlı kitabında adli bilimler tarihine göz atan McCrery, heyecanlı mı heyecanlı bu geçmişi gerçek vakalarla süslüyor.

Bu büyüleyici ve ürpertici eserinde adli bilimler tarihine dalan Nigel McCrery, suç mahallerinde bulunan delilleri okumaya yönelik inanılmaz tekniklerin gelişimini inceliyor. Kimlik tespiti, balistik, kan, deliller, ceset, zehirler ve DNA bölümlerinden oluşan ÖLÜLER SIR SAKLAMAZ adli bilimlerin bütün ana dallarını ele alıyor.

Adli bilimler tarihindeki her bir gelişme ve keşfin rüştünü ispatladığı vakaları anlatan yazar okura gizemleri uzmanlarla birlikte çözme hazzı da tattırarak bilimsel ilkelerin uygulamalarını gösteriyor.



29 Ağustos 2016 Pazartesi

Körburun


Hikmet Hükümenoğlu, Can Yayınları


En başta söyleyeyim, bu sene okuduğum en güzel romanlardan biri Körburun. Yaklaşık 600 sayfalık dev bir roman bu, yine de bir oturuşta okudum kitabı. Sayfalar su gibi akıp gitti.


Körburun, yazarın kurguladığı bir ada, bizim İstanbul'un Prens adalarından biri, misal Heybeli gibi. Bu adanın 1960'lardan günümüze yakın tarihini anlatıyor yazarımız bize, adada yaşayan çeşitli karakterler üzerinden. Tabii ada Türkiye'nin aynası, küçük bir modeli gibi. Bol karakterli ve bol hikâyeli bir roman bu, sonunda tümü mükemmel şekilde birbirine bağlanıyor.


6-7 Eylül olayları esnasında Fener'de yaşayan ve en iyi dostlarını evlerinin bodrum katında saklayan bir ailenin evlâdı olarak; kitabın belirli bir kısmı beni çok etkiledi. Zaman zaman elimden bıraktım, kabaran duyguların yatışmasını bekledim. Bir noktada, yazarın bir önceki romanından kedi Herkül ile karşılaşmak da çok ama çok hoşuma gitti.


Çok güzel bir kitap.



28 Ağustos 2016 Pazar

Taşlarda Gizli Tanrılar (A God in Every Stone)


Kamila Shamsie, Kırmızı Kedi Yayınları

Çeviri : Olcay Boynudelik


Temmuz 1914. Osmanlı İmparatorluğu'nun son yılları.

Genç İngiliz arkeolog Vivian Rose, Muğla yakınlarındaki antik kent Labranda'da Zeus tapınağını keşfeder. Ardından Türk arkeolog Tahsin Bey'in izinde, efsanevi Karyalı gezgin Skylaks'ın incirli tacını bulmak için Peşaver'e doğru yola çıkar.

İngiliz sömürgesi Peşaver'de, Vivian Rose'un yolu genç savaş gazisi Kayyûm ile kesişir. Her ikisi de kendilerini sömürgeciliğe karşı bir özgürlük savaşının içinde bulurlar. Bu savaşta kendilerinin ve memleketlerinin karanlık sırlarıyla da yüzleşeceklerdir.


Ben bu romanı çok seveceğimi umarak almıştım ama hiç sevmedim dostlar. Kahramanımız Vivian'a en ufak bir sempati duymadım. Paralel şekilde hikâyesi anlatılan Kayyum ile Vivian arasında ilişki mi doğacak diye bekledim o da olmadı. Sıkıldım okurken açıkçası.



20 Ağustos 2016 Cumartesi

04:00


Hikmet Hükümenoğlu, Everest Yayınları


Hikmet Hükümenoğlu sevdiğim bir yazar. Bu kitabını epeydir bekletiyordum okumak için, nihayet yeni romanını yayınlayınca elime aldım 04:00 kitabını.


04:00 yakın gelecekteki İstanbul'da geçiyor. Şehir aşırı kalabalık. Etrafta tek bir ağaç bile kalmamış. Taksim meydanı dahil her yer devasa bir şantiyeye dönmüş. Şehri dev reklam ekranlar, mafyalaşmış işportacılar ve neofosforlu renkler istila etmiş. Bir de askerler salgın bahanesi ile kısım kısım semtleri yakıyorlar. Bu yangınların dumanıyla atmosfer zehirlenmiş. Yağmurda kalırsanız siz de zehirlenip ölüyorsunuz. Kuşlar delirmiş, topluca intihar ediyorlar. Tuhaf bir yeteneğe sahip olan kahramanımız da bu şehirde kaybolan bir çocuğu arıyor.


Her zamanki gibi yazarımız gayet akıcı bir roman kaleme almış, sonuna dek zevkle okudum kitabı ancak önceki romanlara göre epey karanlık buldum 04:00'ı. Bu yüzden daha mı az sevdim peki? Hayır tabii ki de. Bu ülke bizleri daha mutsuz, daha umutsz hâle getiriyor günbegün. Bir yazarın da bu gidişattan etkilenmemesi beklenemez. Ayrıca İstabul'un geleceğine baktığımızda aydınlık bir roma hiç de ciddiye alınacak bir çaba olmazdı zaten.






14 Ağustos 2016 Pazar

Winter (Ay Günlükleri 4.Kitap)


Marissa Meyer, Artemis Yayınları

Çeviri : Beril Tüccarbaşıoğlu Uğur




Ay Günlükleri serisini çok severek okudum. Yazarın yarattığı dünyayı, Ay Halkı ile dünyada yaşayan insanların çekişmesini, androidleri, kahramanlarımız Cinder, Scarlet, Cress ve tabii Kaptan Thorne'u çok sevdim. Wolf ile Prens Kai'yi de unutmayalım. Yine de 800 sayfalık Winter'ı elime aldığımda bir oha çektim. Bu kadar kalın gençlik romanı mı olur insafsızlar bile dedim. Ama kitap o kadar hoşuma gitti ki, 800 sayfayı bir çırpıda okudum.


Serinin son romanında heyecan, macera ayyuka çıkıyor artık. Kahramanlarımız Levana'yı devirip Prenses Selene'yi Ay Ülkesinin tahtına çıkartmak için Ay'da bir devrim yapmaya uğraşıyorlar. Üstelik ekibe yeni katılan bir arkadaşları var : (Pamuk) Prenses Winter. Yüzündeki yara izlerinden gocunmayan, ay sihrini hiç kullanmadığı için buhranlar geçiren bu delişmen kızı Ay Halkı çok seviyor. Tabii bu Levana'nın Winter'dan kurtulmak istemesi için yeterli bir sebep. 


Kahramanlarımız Ay Ülkesine gelip planlarını uygulamaya koymaya başladıkları an işler de ters gidiyor. 800 sayfa boyunca hareket, serüven bir an bile dur durak vermiyor. Levana ve sihirbazlarına karşılık halkı ayaklandırmaya çalışarak var güçleri ile mücadele ediyor kahramanlarımız. Sonunda tüm hikayelerimiz bağlanarak müthiş bir finale ulaşıyor. 


Çok ama çok sevdim bu seriyi. Gençlik romanıymış, kahramanları benim yarı yaşımdaymış umrumda olmadı. Kitabın dünyası harikaydı ve ben o dünyada kaybolmaktan çok zevk aldım.






7 Ağustos 2016 Pazar

Gölgelerin Kanı (Kan Günlükleri 3.Kitap)


Samantha Young, Martı Yayınları

Çeviri : Gülfem Çırak


Tırt serimizin tırt finalinde kahramanımız nihayet kendini buldu, biz de rahatladık. Bu kitapları da kütüphanemden kaldırdım :)



31 Temmuz 2016 Pazar

Geçmişin Kanı (Kan Günlükleri 2.Kitap)


Samantha Young, Martı Yayınları

Çeviri : Gülfem Çırak


Bu kitapta Eden, soyunu sopunu gelmişini geçmişini öğrenmek için İskoçya'ya gidip ailenin diğer doğaüstü güçlere sahip üyeleri ile tanışıyor.


Almış olduğumu için okudum. Tavsiye etmiyorum.



24 Temmuz 2016 Pazar

Kutsanmış Kan (Kan Günlükleri 1.Kitap)


Samantha Young, Martı Yayınları

Çeviri : Gülfem Çırak


Bu seriyi Kitap Fuarından geçen sene almıştım. Kafamın allak bullak olduğu bir dönem okudum. Daha nitelikli bir şey hayatta okuyamazdım o ara.

Yine kimselere benzemeyen ah vah pek yalnız kahramanımız, onu tek seven oğlan, paranormal hadiselerle dolu bir kitap. Sıkıldım bunları okumaktan. Bu kitabın hoş yanı Mısır mitolojisinden esinlendiği kısımlardı.

Eden, insan ruhu yiyerek yaşayan, bir de kendilerine Kutsanmış diyen Ruh Emiciler'in kızı. Sevdiği çocuk da  bunları avlamakla görevli kadim Ankh sülalesinden bir oğlan. Tabii sonunda olaylar gelişiyor.

Gereksiz bir kitap.