20 Nisan 2014 Pazar

Geber Anne!


Sezgin Kaymaz, İletişim Yayınları


Lucky ile tanıyıp çarpıldığım Sezgin Kaymaz'ın külliyatını okumaya devam ediyorum. Geber Anne, Sezgin Kaymaz'ın kendine has fantastik ve eğlenceli üslubuyla yazdığı ikinci romanı. Kahramanımız Tayfun'un 17.yaş gününde başlıyor olaylar. Arkadaşlarının düzenlediği sürpriz partiden erken ayrılan gencimiz, eve geldiğinde annesi Melek'i bir adamla yakalıyor. Melek Hanım o gece intihar ediyor, Tayfun da ömür boyu azap içinde yaşıyor derken tabii elimizdeki bir Sezgin Kayman romanı olunca her şey tepetaklak oluveriyor. Beklenmedik şekilde ortaya çıkan çocuk kahraman, Tayfun'un olan biten her şeyi başka bir açıdan değerlendirmesini sağlıyor.

Biraz Kün'ü anımsattı bu kitap, kronolojik olarak yazarın külliyatında daha ileride Kün amma ben onu Lucky'den hemen sonra okumuştum. Evlere şenlik çocuk kahraman Kerem'i, Kün'deki Ömer'e benzettim azıcık, ne bileyim.

Okuması çok zevkli, zihin açıcı bir roman Geber Anne! Adı sizi yanıltmasın:)

"Vaktini, saatini bilmelisin sarım. Dünya'nın direği, saatinin zembereğinde gizlidir."



15 Nisan 2014 Salı

Sonuncu Oda


Zuhal Kuyaş, Labirent Yayınları

Kahramanımız Ferruh, Istanbullu genç bir mirasyedidir. Avrupa'da vur patlasın çal oynasın paraları saçıp memlekete dönünce, ihtiyar Refika Teyzesinin İstinye'deki yalısına kapağı atar. Ne var ki, enişte bey rahmetli olduktan sonra borçlardan kurtulmak için miras reddedilmiş, koskoca Refik Paşa ailesinin varı yoğu bu eski yalı ve içindeki antikalar kalmıştır. Ferruh parasızlığa çare olarak, teyzesi ölünce alacağını varsaydığı mirası, antikacı Kohen'e satar. Fakat antikacıyı ziyarete gittiğinde adamın cesedini bulunca işler karışır.

Zuhal Kuyaş, bizi alıp eski Istanbul'un asude günlerine götürüyor. Bambaşka görgü kuralları, Boğaz'da balık, pavurya avları; sabah alınan deniz banyoları, köprüden kalkan vapur, yalıda yaşam... Aynı zamanda pek zevkli bir polisiye roman Sonuncu Oda. Yazarımızın alameti farikası, olaya karışan tarihi detay ise bu sefer Leonardo da Vinci'nin Kayalıklar Bakiresi tablosu! Bu da kitaba ayrı bir ilginçlik katıyor tabii.

Zuhal Kuyaş'ın lezzetli polisiyelerini bize ulaştırdığı için Labirent yayınlarına ne denli teşekkür etsek az. her iki kitabı da büyük zevkle okudum.




12 Nisan 2014 Cumartesi

Kartal Yuvası


Zuhal Kuyaş, Labirent Yayınları


Zuhal Kuyaş, Kartal Yuvası'nı 1949 senesinde yazmış. Kitap 1959 senesinde yayınlanmış. Labirent Yayınları'nın bize bu küçük, nefis romanı okuma şansı sunması harika doğrusu. Çünkü, hiç eskimemiş, taptaze, şahane bir Türkçeyle yazılmış, harika bir klasik polisiye Kartal Yuvası.

Olaylar 1948 senesinde, New York kentinde geçiyor. Tabii kahramanımız, Istanbul Üniversitesi'nden tarih profesörü Cezmi bey sayesinde, biz de Amerikalı sanayici Bay Christopher Hartford'un arka arkaya maruz kaldığı saldırıların sebebini araştırmaya başlıyoruz. Yazarımız, heyecanlı bir şekilde hadiselerin ucunu Alamut Kalesi ve Hasan Sabbah ile ilişkilendiriyor. Çok zevkli, bir an bile sarkmayan, hem de New York arkaplanını pek güzel kullanan tam bir klasik polisiye Kartal Yuvası. Bayıldım!




6 Nisan 2014 Pazar

Süleyman'ın Kuyuları


Hesna Onbaşı, Labirent Yayınları


Labirent Yayınları salt polisiye basan, kıymetli bir yayınevi. Türkçe basılmamış klasik polisiyeleri ve yepyeni yerli yazarları bize tanıtması ayrı bir güzellik. Süleymanın Kuyuları da, Hesna Onbaşı'nın ilk kitabı.

Kitabımız, kaçınılmaz olarak İlber Hocayı anımsatan, Topkapı Sarayı Müze Müdürü Cahit Gürel'in evinin önünde saldırıya uğraması ile başlıyor. Aynı anda Topkapı Sarayundan tuhaf bazı objelerin çalındığı haberi geliyor. Üstüne üstlük, şehrin kadim dehlizlerinden birinde kafaları kesilmiş iki ceset bulunuyor. Gayrettepe Asayiş Şubeden kahramanımız Sami Müdür de, tesadüf diyemeyeceği bu olayların peşine düşüyor.

Sami Müdür bana fena halde Ahmet Ümit'in Başkomser Nevzat'ını anımsattı. Güçlü bir esinlenme mi yoksa bir saygı duruşu mu, bilemedim?  Cinayetlerin tarihi bağlantısı ve kan iftiraları konusu kitaba derinlik katmıştı. Roman biraz daha hareketli, Ahmet Ümit benzerliği daha az olsa idi, daha çok severdim kitabı sanıyorum.

Yazarımızın ikinci kitabını merakla beklemekteyim. Umarım o da, Istanbul tarihinden enteresan hikayelerle zenginleşmiş bir polisiye olur.